Şimdiye kadar hiç kimsenin oralı olmadığı Mali’deki kütüphane, son ayların definesi. Hiçbirine el sürülmemiş üç yüz bine yakın elyazmasıyla İslam tarihi için tam bir hazine.
Yürüyen iskeletler. 90 bin kilometre karelik çölü iki ayda ancak geçiyorlar.
Susuzluk ve halsizlikten yere düştüklerinde, yedikleri kamçılarla ya yeniden doğruluyor, ya da gündüz yakıcı güneşte, gece buz gibi soğukta kumlara karışıp gidiyorlar. Mali’den Fizan’a, Kahire’ye, İskenderiye’ye, Cidde’ye vardıklarında yürüyen iskeletlerin yarısı hayata veda ediyor. İskelete dönmüş insanlar, köleler.
Mali’den Suudi Arabistan’a kadar uzanan coğrafyada köle pazarları kuruluyor. Yüz yıl önce ve halen, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Mali’nin dört ihraç ürünü var: Fildişi, pamuk, altın ve köle.
Çölü, orta Afrika’da batıdan doğuya geçerken, Nil’le birlikte başlayan yeşillik, insanlara farklı bir hayat sunuyor. O hayatı keyif içinde sürdürmek, kölelerle mümkün. Orada köle pazarı geçen yüzyılın vazgeçilmez gerçeği.
EŞİ BULUNMAYAN BİR CAMİ
Çölü, aynı enlem ve boylamda, şimdi tersinden, doğudan batıya geçerken, Mali’de karşımıza çıkan efsanevi yapı, dünyada eşi bulunmayan bir cami. Yapı stiliyle insanı şaşırtan, anlatılan rivayetlerle insanı gizemli bir dünyaya çeken cami, son aylarda bilim adamlarına davetiye çıkartıyor. Antropologlara ve teologlara, İslam bilimcilerine.
İnsanı şaşırtıyor, çünkü cami kerpiçten. Hatta, çöl kumuyla karışık balçıktan. Küp biçiminde. Bir metre kalınlığındaki duvarların arkasında, geniş bir külliye. Üç garip minaresi ve sur misali yan yana dizilmiş kubbeleriyle, cami demeye bin tanık ister.
İslam bilimcilerini kendine çekiyor, çünkü üç yüz bine yakın elyazmalarıyla, İslam tarihi için tam bir hazine. Hiçbirine el sürülmemiş. En az altı yüzyıllık dokümanlara el sürmek zaten kolay değil. El sürdüğünüz an, o elyazmaları bir anda dağılıyor.
İSLAM TARİHİ YENİDEN YAZILACAK
Özel kimyasal alaşımlarla, son teknikle fotoğrafları çekilen belgeler, tek tek bilgisayarlara kaydediliyor. Üzerindeki çalışma bittiğinde, İslam tarihinin yeniden yazılacağı kesin.
Mali’deki Ahmet Baba Kütüphanesi el yazmalarıyla dolu. Sadece İslam tarihi değil. Kütüphane 14. yüzyıla kadar iniyor. Bir üniversiteye ait. Matematik, geometri, müzik, botanik, edebiyat derslerinin ağırlık taşıdığı üniversite, kenarda kalmış gibi, ama birkaç yüzyıl İslam kültürüne hizmet ediyor. Okutulan derslerin içeriğine ilişkin şu ana kadar elde hiçbir bilgi yok. Bilinen, üniversite kendine özgü ve orijinal. Yine kenarda kalmış olmanın unutkanlığı ile, İslam tarihine önderlik ediyor.
1324’te Mali Kralı Musa Kahire ve Mekke’ye gidiyor. Oraya altın ve köle götürüyor, ülkesine İslamiyetle dönüyor. Mekke’de gördüğü camilerden etkileniyor. Dönüşte, beraberinde mimarlar getiriyor. Cami yapmaları için. Mali’de beton, taş ne gezer. Kum ve kum var. Kumdan kerpiç ya da balçık var. Zaten evler de, diğer binalar da, üniversite de, yine kerpiç ya da balçıktan.
Balçıktan cami ve üniversite ve dokümanlar sonunda Batı dünyasının ilgisi çekiyor. Başta Amerika, Norveç ve Fransa buraya bilim adamlarını gönderiyor.
15. YÜZYIL İSLAM ASTRONOMİSİ
İlk araştırmaların sonucunda, yeni bir keşif daha var. Mali’deki üniversite, Avrupa’daki Rönesans dönemine denk gelen tarihlerde, 15 ve 16. yüzyıllarda astronomide büyük ilerlemelere sahip. Dokuma tezgahlarına, altın ve gümüş işlemelere, kuyumculuğa.
Üç yıl önce, Amerikalı etnolog Susan Vogel Mali’ye gittiğinde, o ünlü camiyle karşılaşıyor. O sırada cami elden geçiyor, balçık yapı onarılıyor. Bütün olay Susan Vogel’in buraya dikkat çekmesiyle başlıyor.
Şimdiye kadar hiç kimsenin oralı olmadığı Mali’deki kütüphane, son ayların definesi.