Paylaş
“Son ağaç kesildiğinde, son hayvan öldüğünde, sular kirlendiğinde paranın yenecek bir şey olmadığını anlayacaksınız”.
Aynı cümleyi geçen gün Tayyip Erdoğan tekrarlıyor ve ekliyor “Buna mutlaka engel olmalıyız”. Erdoğan geçen hafta üst üste çevreye dönük mesajlar veriyor:
“Evimizdeki mobilya yağmur ormanlarını yağmaladıysa, sorgulamak ve buna çareler üretmek zorundayız”.
Ardından büyük kentlerde gökdelenlere karşı çıkıyor. İyi, güzel de, AKP’li belediyelerin yaptıklarıyla, gerçeklerle uyuşmuyor.
ÖNCE İSTANBUL
İstanbul’dan başlarsak, son örnekler Belgrad Ormanları, Boğaziçi sırtları, Ali Sami Yen Stadı, sağlı sollu en geniş çerçevede Maslak Yolu, kırk kilometre boyunca sağlı sollu en geniş çerçevede TEM yolu, Levent.
İstanbul’da gökdelenlere her geçen gün yeni bir gökdelen ekleniyor. İstanbul’da nefes alacak yer kalmıyor. Hava kirleniyor, yeşil kayboluyor, İstanbul’a kar yağışı azalıyor, yağmur çamur gibi iniyor. Rant almış başını gidiyor.
İstanbul’un göbeğinde üç yıl önce Ayamama Deresi taşıyor, otuz kişi ölüyor, Erdoğan olay yerinde “Derelerin intikamı” diyerek, dere yataklarına inşaat yapılmayacağını söylüyor. Gidin şimdi Ayamama Deresi’ne bakın bakalım, üç yılda kaç bina dikilmiş, AVM, otel vs. görürsünüz. Çünkü, rant ve rant.
İstanbul’un çeşitli yerlerinde imar planı değişiklikleri birbirini izliyor. Yeşil alanlar betonlaşıyor, bina yükseklikleri artıyor.
ÇEVRE KORUMA YASASI
Erdoğan “çevreci” nutuklar atarken, Meclis’te yeni bir “Çevre Koruma Kanun Tasarısı” var. Milli parkları, tabiatı koruma alanlarını, kıyıları, sit alanlarını yapılaşmaya açan bir tasarı. Türkiye’nin dört bir yanında her gün bu tasarıya karşı gösteriler düzenleniyor.
AKP iktidara geldiğinde, doğa aleyhine işlenen suçları, ki buna avcılık dahil, “kabahat” düzeyine indiriyor. Suçlular ya cezasız kalıyor ya da komik cezalarla kurtuluyor. Örneğin, usulsüz avcılık yapanların silahlarına artık el konulmuyor.
Milli parklar bile madenciliğe açılıyor, Kazdağları, Küre Dağları tahrip vaziyetinde.
ÇED DEĞİŞİKLİĞİ
“Yetmez ama evet”, sırada “ÇED” değişikliği var.
Yönetmelik değişiyor, belli bir tarihten önce planlanmış yatırımlardan ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporu istenmesi koşulu kaldırılıyor. Ayrıca, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarının özerkliğine son veriliyor.
Kıyılarda ve ormanlarda imar izinleri doğrudan Ankara’dan veriliyor. İyi ki öyle, Ege kıyılarında Ayvalık’tan aşağıya doğru inin, Bodrum’a geldiğinizde, kıyılar ve ormanlar, sen sağ ben selamet.
Kıyılara yapılan otelleri, siteleri, özel rıhtımları protesto gösterileri düzenleniyor. Buna karşı yapılar mühürleniyor, üç gün sonra inşaat devam ediyor.
“Son ağaç, son hayvan”, doğrusu iyi edebiyat.
Paylaş