Paylaş
Kopya kâğıdı koymuş gibi, Balyoz’dan Ergenekon’a, Odatv’ye, son olarak cemaate yapılan baskınların on yıllık şifresi. Kime tahammül edemiyorsa, ona kim karşı çıkıyorsa, bir ihbarla başlıyor, el bombası ve darbe iddiasıyla devam ediyor, baskınlar ve yıllarca süren davalar. Sonuçta bir şey çıkmıyor, insanlar boş yere hapis yatıyor. Her baskınla korku biraz daha yayılıyor, ülke diktatörlüğe biraz daha yaklaşıyor.
ÖZET GÖRÜNTÜ
Dört yıl önceymiş de, adı Tahşiye mi ne, öyle bir şeymiş de, TV dizisi olmuş da, üzerine köşe yazısı yazılmış da, kanıtlar El Kaide’yi gösteriyormuş da, bir evde toplanıyorlarmış da, terör örgütü imiş de...
Bunlar son baskından özet görüntüler. “Bomba var” ama bombaların kamera kayıtları yok, bombalarda parmak izleri var ama izler sanıklara değil, polislere ait vs. Gazete ve TV’lerde uzun uzun Tahşiye haberleri, o davaya ve bazı üyelerine ilişkin ipe sapa gelmez ayrıntılar. Bütün toplum salak yerine konuyor.
HUKUK MAVALI
Her “operasyon” öncesinde yeni hukuki düzenlemeler ve yargıda yeni atamalar, dolayısıyla “her şey hukuk içinde, hukuka saygılıyız” mavalı. O hukuk çoğunlukla evrensel hukuka ve insan haklarına aykırı, olsun, aradan operasyon çıkıyor, korku bir kez daha kol geziyor ya, sen ona bak.
Son baskında suçlanan meslektaşlarımın siyasal görüşlerine hiç katılmıyorum. Günbegün solan demokrasi için çırpınmak varken, “Onlar eskiden böyle yapmıştı, ben zaten onlar gibi düşünmüyorum” demek lüksüne sahip değiliz. Kendi içinde Gülercevari fire, müthiş bir ibretle devam etse bile.
‘İçeri alanlar’ kimdi
“İKİ gözü görmeyen bir insanı operasyonun başı diye yakalayıp 122 kişiyi içeri alan bunlardı.” Cemaat bağlantılı gözaltına alınanları Tayyip Erdoğan bu sözlerle suçluyor, iki gözü görmeyen dediği, Tahşiye Cemaati’nin başı olduğu öne sürülen Mehmet Ali Doğan.
Operasyon için düğmeye basan dönemin Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal, şu anda AKP milletvekili. Operasyonu “El Kaide bağlantılı örgüt” diye savunan o sırada İstanbul Valisi, şu anda AKP milletvekili, Erdoğan’ın İçişleri Bakanı Muammer Güler. Erdoğan “İçeri alan bunlardı” derken, Köksal ile Güler başrolde. Bu durumda onlar ya cemaatçi ya da halkta yanlış algı yaratmanın son örneği.
11 ve 17 faciası
BALYOZ davasında kanıt olarak önü sürülen 11 ve 17 No’lu CD’lerin “sahte olduğu” mahkemede aylarca söyleniyor, bin kez yazılıyor, bütün hukuki taleplere rağmen, mahkeme o CD’lerin incelenmesine izin vermiyor. Şimdi dava yeniden başlıyor, o iki CD’yi inceleyen bilirkişi, “Bunlar sahte” raporu veriyor. Kanıtlar sahte ama insanlar o sahte “kanıtla” yıllarca hapis yatıyor. Tam bir hukuk faciası. Bugün olduğu gibi, her benzer operasyonda “Hukuka saygılı olmak gerek” diyenlerin kulakları çınlasın, 11 ve 17 o süreci çok iyi anlatıyor.
çArşı’ya penaltı
BEŞİKTAŞ taraftarı çArşı da terör örgütü kurmak, hükümeti devirmeye teşebbüs etmek, vs iddialarla yargı önünde. Madem Gezi’ye katıldın ve “bana karşısın” bin tepesine.
Dünyada bu iddiayla suçlanan bir başka taraftar grubu yok. Her ülkede insan hakları örgütleri Türkiye’ye yine ateş püskürüyor. İddianame “Üç korner bir penaltı eder” gibi. Futbol tribünleri bomboş, AKP düzeninin bir başka sayfası.
Paylaş