HER on kişiden birinde, her dört evden birinde mutlaka silah var. Ama, ruhsatlı, ama ruhsatsız. Ama, tabanca, ama tüfek.
Eski romanlarda sık sık geçiyor, özellikle Kemal Tahir’de. O romanlarda çizilen insan manzaralarında. O dönemin deyimiyle, müsellah, yani silahlı bir toplumuz.
Toplumun silah kuşanmasında devletin payı büyük. Silahlı olmaya teşvik eder halde. Yasaların ince ve kalın boşlukları bu ayrıntılarla dolu.
7 BİN 659 ÖLÜ
Rakamlar, fotoğrafı göstermeye yetiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü rakamları. Üç yıl öncesine ait.
2003’te Türkiye’de toplam silah sayısı 1 milyon 955 bin. Kişilerde ve evlerde. Asker, polis silahı değil. Kişiye özel silahlar.
Yedi milyon sivil kişi elinde silahla sokaklarda dolaşıyor.
Bu durumda okullardaki gençler ve hatta çocuklardan, abilerine, babalarına kadar eline silah geçiren, ya bir cinayete ya bir yaralamaya karışıyor.
2002-2003 yıllarında 494 bin 393 silahlı olayda 7 bin 659 kişi ölüyor, 94 bin 487 kişi yaralanıyor. Sakarya Meydan Savaşı’nda beş bin kişi ölüyor.
TRİLYONLAR
Devlet silah bulundurma ve taşıma ruhsatı için 250 trilyon lira alıyor.
MKE 2003’te 36 trilyon 812 milyar liralık silah satıyor. Tabanca, tüfek. Bunun yüzde 42’si, 17 trilyon lirası kişilere satılan silah parası.
Dışardan ithal edilen silahlar için harcanan döviz 500 milyon dolar.
Tabanca, tüfek ve benzeri silahlar için devletin verdiği ruhsat, her yıl üçe katlanıyor.
Hala, neden şiddet toplumuyuz soruları! Şiddet bile bile ekiliyor.
BİR DE AF VAR
Toplum silahla beslenirken, İçişleri Bakanlığı yeni bir yasa hazırlıyor. Kendi kendine.
Oysa, ilgili sivil toplum kuruluşlarına sorması gerekiyor. Sormuyor. Ayıp işliyor.
Daha büyük bir ayıp var.
Her yasal değişiklik, kaçak silahlara af getiriyor. Af, kaçak silahları teşvik ediyor.
Kaldı ki, kaçak silahla yakalanan kaç kişi acaba hapis cezası alıyor?
Bunlar devletin kendi rakamları. Silahlanan bir toplumun aynası. Gerisi boş nutuk.
Fiil çekimi gibi, silahlıyım, silahlısın, silahlı, silahlıyız, silahlısınız, silahlılar.
Şahin’in sürprizini bekliyorum
DANIŞTAY’daki cinayet sonrasında, Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, TBMM kürsüsünden açıklama yapıyor:
"Her türlü sürprize hazırlıklı olun".
Herkes bu sürprizi beklerken, AKP yanlısı basın cinayetle derin devlet arasında bağlantı kuran yayınlara başlıyor. Hatta, Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombanın ordu malı olduğu iddialarından geçilmiyor.
Bir anda, adı sanı çoktan tarihe karışmış eski subaylar, onlarla Susurluk bağlantılarını gösteren fotoğraflar.
Danıştay cinayetinin iktidara karşı derin devlet tezgahı olduğu imajını yükleyen yazılar, fotoğraflar, yorumlar.
Tayyip Erdoğan bu yarışta geri kalmıyor, "bu saldırı demokrasiye karşıdır" diyor. Olay çok başka kanallara çekiliyor. Sonra, bu tezlerin hepsi çuvallıyor. Çünkü, çete olarak gösterilen isimler, sorgularından sonra serbest bırakılıyor.
Ve Bakan Şahin’in müthiş kehaneti, "sürprizlere hazırlıklı olun".
Herkes gibi, ben de büyük bir sabırsızlıkla o sürprizi bekliyorum. Haydi, Sayın Bakan, heyecandan hep birlikte titriyoruz, bizi daha fazla bekletmeyin lütfen!