Savaşın ilk kurbanı daima gerçeklerdir

Amerikan askerlerine artık nefes almak bile zor geliyor. Kimi, bilerek sarhoş araba kullanıyor, kimi bilerek uyuşturucu alıyor, kimi bilerek kumar oynuyor. Hepsinin amacı aynı: Suçüstü yakalanıp geri gönderilmek. Agustin Aguayo ise izne gidiyor ve birliğine geri dönmüyor.

Kan ve barut cephesinden Oscar’lı yıldızların cephesine. Tam bir sığınma. Ama, Amerikan askeri yasalarına göre ve aslında da öyle, tipik bir kaçış. Savaştan, Irak’tan kaçış.

Meksika asıllı Amerikan askeri Agustin Aguayo, son zamanlarda her gün Irak’tan kaçan beş askerden biri. Savaş boyunca, oradan kaçan asker sayısı 1988’e ulaşıyor. Afganistan işgalinden bu yana, kaçan asker sayısı 14 bin.

Los Angeles’ta askere yazılırken, aklında dünyanın güzel yerleri var. Cennet gibi yerler, renkli insanlar, hoş gelenekler. O hülya ile, eline uzatılan kağıdı okuduğunda, dehşetin henüz farkında değil. Kağıtta, "Görev yeri Ebu Greyb" yazıyor. Tutuklulara işkence yapılan hapishane. Irak, her türlü pisliğin içi, savaşın tam ortası.

Çaresiz, gidiyor. Onca tehlikeye rağmen, elinde taşıdığı tüfeği hiçbir zaman doldurmuyor, silahı hep boş. "Elime kan hiç bulaşmadı, ama ister istemez orada yaşananların bir parçasıydım" itirafından çekinmiyor.

Bir ara Saddam Hüseyin’in doğum yeri Tikrit kasabasına gönderiliyor. Silahını kullanmamak inadından orada da vazgeçmiyor. Diğer askerler ve komutanları arasında "savaş karşıtı" olarak ün yapmaktan hoşlanıyor. En azından, kendine karşı vicdani sorumluluğunu yerine getiriyor.

1200 İMZALI BİLDİRİ

Üstelik, gidip gördüğü yerlerde, savaşın gerekçesi olarak, öyle iddia edildiği gibi, ne kitle imha silahları var, ne benzeri bir şey. Onun sadece gördüğü yüz binlerce Iraklının kaybolan hayatları. Her gece yattığında, kafasındaki sorular kabusa dönüşüyor. "Neden buraya geldik? Burada ne işimiz var? Ben neden buradayım?"

Sonunda 1200 askerin imzaladığı bildiriye, o da imzasını atıyor. Bildirinin adresi, Amerikan Kongresi. Başkan Bush’un, Irak’a 21 bin yeni asker gönderme kararı aldığı gün, askerlerin bildirisi Kongre’ye ulaşıyor. "Irak’ta bulunmak, savaşı sürdürmek hiçbir anlam taşımıyor. Yeni asker göndermek bir yana, bizi buradan geri çekin."

Artık nefes almak bile zor geliyor. Aslında, Aguayo’nun arkadaşları farklı yollar izliyor. Kimi, bilerek sarhoş araba kullanıyor, kimi bilerek uyuşturucu alıyor, kimi bilerek kumar oynuyor. Hepsinin amacı aynı: Suçüstü yakalanmak ve geri gönderilmek. Bazıları hastalık ve hatta bazıları homoseksüel taklidi yaparak aynı amaca ulaşmaya çalışıyor. Çünkü, doğrudan askerden kaçmanın cezası iki yıl hapisten başlıyor, yedi yıla kadar uzanıyor; duruma göre, idama kadar bile gidiyor.

SEKİZ AYLA KURTARDI

Aguayo onlardan değil. İki haftalık iznini alıyor. Los Angeles’a ailesinin yanına geliyor ve bir daha geri dönmüyor. Askerden kaçıyor.

Bir buçuk ay önce. Tam kaçtığında, ABD’nin Oscar kazanmış film yıldızları, Bush’a karşı kampanya yürütüyor. Sean Penn, Susan Sarandon, Jane Fonda, Reese Witherspoon, Tom Hanks, Leonardo DiCaprio savaş karşıtı kampanyanın öncüleri arasında. Onlar zaten çoktan kararlı, çevirecekleri ilk filmlerde savaş lanetlenecek, Amerikan yönetimleri mercek altına alınacak, işledikleri insanlık suçları gözler önüne serilecek.

Aguayo yıldız topluluğu arasında, üstelik Irak’tan taze gelmiş bir tanık olarak mutlu. Ne var ki, mutluluğu uzun sürmüyor. Askeri inzibat, Aguayo’yu yaka paça yakalayıp, askeri hapishaneye tıkıyor. Hapiste kendisi gibi, bir üsteğmen daha var. O Irak’tan kaçan ilk subay, üsteğmen Watada.

Üsteğmen yargılanmayı beklerken, geçen salı askeri mahkeme önüne çıkan Aguayo, iki yıl mı, yedi yıl mı derken, sekiz ay hapisle ucuz kurtuluyor.

Oscar’lı yıldızlarıyla birlikte, ABD şimdi vicdanıyla baş başa, sekiz aylık hapsi tartışıyor. Ve Aguayo’nun mahkemedeki savunmasını: "Savaşın ilk kurbanı daima gerçeklerdir."
Yazarın Tüm Yazıları