Savaş suçuyla yargılanan ilk Afrika lideri

Hollanda’nın başkenti Lahey’de 7 Ocak günü, mahkemede yargıç Ugandalı Julia Sebutinde, bordo renkli ipek kravatlı, ipek kaşmir ceketli Taylor’a soruyor:

"Bu suçlamalara karşı ne söyleyeceksiniz?" Timsah suratlı katil, elleri önünde, başı eğik: "Masumum. Bu suçların hiçbirini işlemedim." Bütün diktatörler gibi, aynı yanıt, aynı üslup, benzer pişkinlik...

Kısa kol mu olsun, yoksa uzun kol mu? Bu sıradan soru, Liberyalı bir erkek için dehşet verici. Ürpertici. Hayatın yarısı gibi./images/100/0x0/55eb1760f018fbb8f8aa76c5

Soru, Birleşik Devrimci Cephe (RUF) adını taşıyan terör örgütüne ait. Liberya’da masum insanları öldüren, önüne gelene işkence yapan teröristler, şan olsun diye, bir kılıç darbesiyle erkeklerin kollarını kesiyor. Kısa olursa, bilekten hemen sonra, uzun olursa kollar dirsekten kesiliyor. Sanki kıyamet.

Terör örgütünün arkasında müthiş bir destek var. 1989’da yönetime karşı ayaklanma başlatan, 1997’de "seçimle" başkanlık koltuğuna oturan Charles Taylor.

Charles Taylor bugün bir başka koltukta oturuyor. Lahey’de Sierra Leone Özel Mahkemesi’nde sanık sandalyesinde. İlk kez bir Afrikalı devlet başkanının yargılandığı savaş suçları davasında.

Geçen hafta başlayan mahkemeye giden yol, Taylor’un başkanlık yaptığı Liberya ve komşu ülke Sierra Leone savaşıyla başlıyor.

Taylor’un 2003’e kadar süren başkanlık döneminde, kendi ülkesinde, normal bir insanın aklına gelemeyecek cinayet yöntemleri, Sierra Leone’deki kan ve barutla birleşiyor. Altı yıllık başkanlık dönemindeki bilanço yüz bin, evet tam yüz bin ölü.

Kendi şahsi bilançosu ise, 450 milyon dolar gibi, bir siyasetçi için hatırı sayılır bir servet.

Liberya gibi, kuş uçmaz kervan geçmez denilen, insanlığın kıyısındaki bir ülkede başkanlığını iki payandaya oturtuyor. İçeride teröristlerle el ele vererek, kendi yurttaşlarını hizaya getirmek, dışarıda da Sierra Leone’deki elmas tarlalarını ele geçirmek.

BEYNİ YIKANAN ÇOCUKLAR

RUF, Liberya’da 8-9 yaşındaki erkek çocuklarını topluyor. Onları önce eroine alıştırıyor, sonra silaha ve gaddarlığa. O kadar ki, çocuklar birkaç yıl aradan sonra, bir tesadüf, kolları kesilmek üzere bekletilen babalarını görünce, tanımıyorlar bile. Gerçekten tanımıyorlar.

Kız çocukları ise, birer seks makinesi. Kitlesel cinayetler, soygunlar, ırza geçmeler, ev ve işyeri yağmaları. Hırsızlık ve sokak kavgaları basit kalıyor. Her iki ülkede, altı yıl boyunca. Cehennem bu olsa gerek.

Sierra Leone elmas zengini bir ülke. Taylor oraya savaş açıyor. Elmas tarlalarına konuyor. Elmasların nasıl çıkartıldığı, o tarlalarda çalışmanın ne olduğu ise, cehennemin öteki yüzü. Elmas ararken, nehirden çıkartılan sulu toprağı elekten geçirirken, en küçük bir harekette beyinlere sıkılan kurşunlar. Karın tokluğu bile değil, kırbaç ve dipçikle çalıştırılan elmas köleleri.

İki ülke, dünyada en geri kalmış ıssızlıkta. En yoksul, açlık sınırının en altında, her türlü bulaşıcı ve öldürücü hastalıkla iç içe.

Taylor, RUF ve yardakçıları için ise, hayat cennetten farksız. Bir elleri yağda, öteki balda. Alışveriş çok kárlı. Elmaslar Taylor’a gidiyor, karşılığında bir miktar para, ama asıl modern silahlar, toplar ve tüfekler RUF’a veriliyor. Bu insanlık trajedisini bile bile, oraya silah satan ülkeler var.

Kanlı elmaslara gelince, onlar New York Beşinci Cadde’de dünyanın en pahalı ve gözde kuyumcularının vitrinlerinde. Gerdanlıklar, yüzükler, küpeler...

AYNI ÜSLUP, AYNI PİŞKİNLİK

2003’ten itibaren Liberya’da bu kez başkaları aynı elmaslara konmak istiyor. Terör örgütünde isyan çıkıyor, daha fazla pay alma meselesi. Bu haydutların isyanı, asıl haydut Taylor’un hayatını tehdit edince, onun hayatı çok değerli ya, herif Nijerya’ya kaçıyor.

Dünya olaya bu noktada el koyuyor. Neden o kadar sabır? Tatlı silah satışlarından mı, elmasların göz kamaştırmasından mı, bilinmez. Taylor Nijerya’da tenis oynarken yakayı ele veriyor.

Ve doğru savaş suçluları mahkemesine.

Altı aylık ertelemeden sonra nihayet Hollanda’nın başkenti Lahey’de başlıyor dava. 7 Ocak günü, mahkemede hakkındaki iddianamenin okunmasından sonra, Ugandalı yargıç Julia Sebutinde, bordo renkli ipek kravatlı, ipek kaşmir ceketli Taylor’a dönüyor: "Size yöneltilen bu suçlamalara karşı ne söylüyorsunuz?"

Timsah suratlı katil, elleri önünde, başı eğik: "Masumum. Bu suçların hiçbirini işlemedim."

Bütün diktatörler gibi, aynı yanıt, aynı üslup, benzer pişkinlik.

144 görgü tanığı sırada. Çalınmış hayatlarını, on binlerin ölümünü anlatmak üzere...
Yazarın Tüm Yazıları