Politikada insani çözüm yok sinemada her şey insana dair

Parası olmadığı için otele gidemiyor, New York’ta deniz yatağında yatıyor. Ama, New York Tribeca Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü alıyor.

İktisat fakültesinde okuyor. Ama sonra güzel sanatlar fakültesini bitirerek, dördü kısa metrajlı on belgesel çekiyor, on ödül kazanıyor. İtalya, Şili, Mısır, İsrail, Belçika, Arjantin, Ankara ve Altın Portakal dahil.

Arkasında bir güç yok, onu destekleyen bir grup yok. Ama, çektiği filmler Arjantin’den Macaristan’a, Brezilya’dan Fransa’ya kadar 23 festivale katılıyor. Hepsi de davet üzerine.

Genç kuşağın en yetenekli yönetmenlerinden Hüseyin Karabey, Kürt kökenli. Geçenlerde kendisiyle uzun bir sohbet yapıyorum. "İnsan hakları belgeselleri yapıyorum. Politikada insani çözüm yok, oysa sanatta, sinemada her şey insana dair," diyor.

Son çektiği film, Gitmek. Tribeca Festivali’nde "Best New Narrative Film" ödülü kazanan filmi. Film, dış dünyada "My Marlon, My Brando" adıyla biliniyor. Nikos Kazancakis’in filme de çekilen, ünlü romanı "Zorba"dan alıntı.

ŞİMDİDEN ÜÇ ÖDÜL ALDI

Filmin senaryosu Türkiye’de Kültür Bakanlığı’ndan, ayrıca Hollanda ve ABD’de toplam üç ödül kazanıyor. Film Türkiye’de eylülde vizyona giriyor. Senaryo Cannes, Venedik ve Berlin festivallerinde anlatılıyor. Karabey: "Filmlerde olmadığım Türkiye’yi anlatmak istemiyorum. Yaşananları aktarmak istiyorum. Türkiye’de temsil sorunu var."

Tribeca, New York Manhattan’da bir semt. 11 Eylül saldırısı sonrasında, ABD’de yükselen ırkçılığa tepki olarak başlatılan festival, adını bu semtten alıyor. Tribeca Festivali’nin kurucuları arasında aktör Robert De Niro, yazar Salman Rüşdi ve festivalin direktörü Peter Scarlet var. 2002’de kurulan festival, her geçen gün sinema dünyasında saygınlık kazanıyor. Nedeni var. Amerikan Film Akademisi üyeleri, aynı zamanda Tribeca Festivali jürisinde üye. Tribeca’dan ödülle geçmek, Oscar’a yolculuk anlamında.

DE NIRO İLE SOHBET

Geçen hafta Peter Scarlet, Tribeca ödülünü kazanan Hüseyin Karabey ile filmin müziğini yapanlar arasında bulunan Erdal Güney’i New York’taki evinde verdiği partiye davet ediyor.

Davette Robert De Niro, eşi, Salman Rüşdi de var. De Niro, Karabey’i görür görmez, "Siz Kürtsünüz. Türkiye’de ve Irak’ta durum nasıl" diye soruyor. Aralarında sohbet koyulaşınca, "Beni Türkiye’de gerçekten bu kadar iyi tanıyorlar mı" sorusu, De Niro’nun memnuniyet ifadesi. Erdal Güney’in çaldığı bağlamayı görünce, "Bu aletten bu kadar çok ses çıkıyor" derken, şaşkınlığını dile getiriyor.

ABD Başkanlık seçiminde Barrack Obama’yı destekleyen Salman Rüşdi ise, partide daha sessiz. Salman Rüşdi aşk acısı çekiyor. Kendisinden otuz yaş küçük, aynı zamanda yazar olan, Hintli top model Padma Lakshmi’ye aşık. Ama, o evlilik bugünlerde sona eriyor. Yine de bir siyasi yorum yapıyor Rüşdi. "Bölgedeki gerici rejimler ve Amerikan müdahalesinden dolayı, Ortadoğu’ya barış geç gelir."

Partide, tanıdığımız diğer isim, İtalyan aktris Ornella Muti. O da, Fellini’nin bugüne kadar hiç bilinmeyen 37 dakikalık bir filmini keşfetmenin hazzını yaşıyor.

Asıl hazzı biz yaşıyoruz. Karabey’in Türkiye’ye getirdiği ödülle.

Ayça ile Hama’nın aşk öyküsü

Gitmek, gerçek bir öykü. Filmde baş rolü üstlenen Ayça Damgacı’nın gerçek aşk öyküsü. Gerçek hayattaki ve filmdeki adıyla yine Ayça, gerçek hayattaki ve yine filmdeki adıyla Hama Ali Khan’a aşık oluyor. Ayça Türk, Hama Iraklı Kürt. Ayça ile Hama gerçekte ve filmde bir sette tanışıyor ve aşk başlıyor. Yeşilçam’ın ve hayatın akışının tersine, kız Batı’ya değil, Doğu’ya kaçıyor. Ayça aşkının peşinden Irak’a gidiyor. Irak’a yolculuk uzun ve güç. Savaş var. Irak’a geçmek zor. Ayça, İran üzerinden Irak’a geçiyor. Filmin çekildiği her yer, o zaman ve halen operasyon altında. Yani, çekim koşulları çetin. Benim merakım gerçek aşkın son durumu. Onu soruyorum. Karabey: "Aşk, doğru kişiye değil, belki doğru koşullara ihtiyaç duyuyor. Savaş aşkı bitiriyor. Ayça ile Hama arasındaki aşk bitti, şimdi sadece dostlukları var."
Yazarın Tüm Yazıları