Paylaş
Yine CHP’de bazı adaylar için Demirel’in ricası var. Oysa, o adayın CHP ile ilgisi yok. Yine CHP’de bazı adaylarla ilgili gelen bilgiler ise, hiç hoş değil.
Arkadaşın CHP ile ilgisi yok, ama hooop güüüm, al takke-ver külah, arkadaş aday.
Buna benzer her partide bin türlü kulis dönüyor. Sadece bu seçimde değil, her seçimde dönüyor. Her seçimde kırgınlar, küskünler ve sevinenler oluyor.
Normaldir.
Adaylarla ilgili kulislere ilk yansıyan bilgiler CHP listelerine dönük. Henüz tam listeyi bilmiyorum ama, eldeki bilgilere göre, Kemal Kılıçdaroğlu bir açıdan iyi bir adım atıyor.
Önder Sav başkanlığındaki politbüroyu tasfiye ediyor.
Hiç seçim kazanamamış, ufkunu parti içine dönük hesaplarla sınırlamış, üstelik Kılıçdaroğlu’na ikide bir, “genel başkan sensin ama burada benim borum öter” raconu kesmiş dar kadrocu zihniyet CHP’de artık tarihe karışıyor. CHP için olumlu.
Kılıçdaroğlu masaya yumruğunu vuruyor ve “lider benim” diyor.
MERKEZ SAĞA GÖZ KIRPMA
Buna karşılık, CHP’de üç çelişki göze çarpıyor.
1- Yeni CHP merkez sağa mı kayıyor? Strateji şu. Merkez sağda boşluk var, biz de merkez sağa oynayalım. Bu düşünceyle, eski DYP’liler Turhan Tayan, Salih Sümer, MHP’de belediye başkan adayı Cennet Süzer, Abdüllatif Şener’in partisinden Bülent Kuşoğlu ve Ali Arif Özzeybek, TOBB ricası üzerine Aytunç Çıray, Sinan Aygün gibi isimler listelere giriyor. Mehmet Haberal ve Aydın Ayaydın da, çok tartışılıyor.
Bu isimleri duyunca, Ercan Karakaş ki, sosyal demokrasiyle özdeş bir kişi, “bu isimlerle merkez sağdan oy gelmez, merkez sağdan oy, ancak halka götüreceğimiz projelerle mümkün” diyor, ne var ki, kabul görmüyor. Oylamaya gidiliyor, 38 ret çıkınca, “41 ret gerek” deniyor ve sağın bu isimleri listelere giriyor.
2- Önseçimin dili. CHP 29 ilde önseçim yapıyor. Çok çarpıcı, 29 ilin hepsinde listelerin ilk üç sırasına, CHP örgütüne yıllardır emek verenler seçiliyor. Yenilenme örgüte emek verenlerle gerçekleşiyor. Geri kalan illeri genel merkez belirliyor ve sosyal demokrasiye emek verenlerin bir bölümü liste dışı kalıyor.
3- Ergenekon tutuklularından Mustafa Balbay tartışmasız kabul görüyor. Ergenekon’un hukuk dışı olduğu iddiasına simge olmak üzere. Neden Balbay simge, Tuncay Özkan değil, belirsiz.
Listeler resmen belli olunca, her partiyle ilgili söylenecek söz çok.
O tutuklular çıkar mı, çıkmaz mı
ERGENEKON’dan tutuklu olanlar ve onları aday gösteren partiler boşa mı kürek çekiyor? Seçildikleri takdirde onlar milletvekili olarak Meclise giremeyecek mi?
Konuyu tartışmaya açan Devlet Bakanı Hayati Yazıcı. Yazıcı’ya göre, “Ergenekon’dan tutuklu olanlar seçilirlerse, dokunulmazlığa sahip olamayacak, yargılanmaları ve tutukluluk halleri sürecek”.
Bu söz ne kadar doğru? Doğruluğunu test için Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararlarına bakmak gerek. YSK 17 Mart 2011 tarihli Resmi Gazetede 200 ve 201 sayılı kararlarıyla konuya açıklık getiriyor. Özü şu:
Mahkeme kararı kesinleşmemişse, mahkeme kararı yoksa, Meclis’e gi-re-bi-lir-ler.
YSK kararına göre, şunlar milletvekili seçilemiyor:
a)ilkokul mezunu olmayanlar, b)kısıtlılar, c)askerliğini yapmamış olanlar, d)kamu hizmetinden yasaklılar ve şimdi şu önemli: e) toplam bir yıl ve daha fazla hapis veya süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasından hüküm giymiş olanlar.
Ergenekon’da henüz mahkeme kararı (hüküm) yok. Onlar pekala Meclise girebiliyor. 12 Haziran seçim gününe kadar karar çıkar ve adaylardan herhangi biri mahkum olursa bile, Yargıtay’a gideceği için, hâlâ kesin hüküm yok kuralı geçerli.
Devlet Bakanı Yazıcı hukukçu. Ama, YSK kararlarını incelemiyor. Muhtemelen içinden geçeni, dilediğini söylüyor. Onun için yanılıyor.
AKP ve CHP’den sızma
CHP’den milletvekili adaylarıyla ilgili bilgi sızıyor, AKP’den sızmıyor.
Biz gazeteciler için bilgi sızması elbette iyi. Ama, sızması CHP için kötü. AKP’den bilgi sızmayışı ise, gazeteciler için kötü, AKP için iyi.
Tek başına bu gerçek bile, iki partinin nasıl yönetildiğine ilişkin bir fotoğraf veriyor. CHP’de daha rahat bir yönetim var, AKP’de demir yumruk.
Geçen yıl Bakanlar Kurulu’ndan bir bilgi sızdığında, Başbakan Erdoğan’ın sözlerini unutmak ne mümkün. Büyük öfkeyle, “sızdıranı yakalarsam, kolundan tutar
atarım” diyor.
Bu üslup aralıksız sürüyor, günümüzde aday listelerinin sıkı sıkıya korunmasına kadar gidiyor.
Paylaş