Paylaş
Şu meşhur cipli pasaport hikayesi. Biri Malezya kökenli, ayrıca Türk ortağı var, iki firma, “sen sözünde durmadın, ihale şartlarına uymadın” diyor ve İçişleri Bakanlığını mahkemeye veriyor.
İçişleri Bakanlığı aynı gerekçeyle, “ihale şartlarına asıl siz uymadınız” diyerek, firmaları mahkemeye veriyor. Duruşma ağustosta.
Ayrıntıları dün yazıyorum. Cipli pasaport için aziz devletimiz iki ihale açıyor. İki ihale bedeli arasında üç kat fark var. Evet, öyle, üç kat.
O ihalelere rağmen, pasaportları o firmalar değil, yine de Emniyet Genel Müdürlüğü hazırlıyor.
YOLSUZLUK İDDİASI
Neden iki ayrı ihale?
Dışişleri Bakanlığı’ndan bu işlerle ilgilenen Müsteşar Yardımcısının yakın çevresi dün beni arıyor:
“Doğru, iki ihale. Darphane ihaleye çıkıyor, çünkü pasaport defterlerini Darphane basıyor. Emniyet ihaleye çıkıyor, çünkü pasaportları onlar veriyor. Dışişleri olayla ilgili, çünkü dışarda yaşayan yurttaşlarımız ile kırmızı pasaportları Dışişleri veriyor.”
Bunlar bürokratik ayrıntı. Önemli olan, iki ihale arasındaki üç kat fiyat farkı. Neden?
Konuyla ilgili basın toplantısı düzenleyen CHP Konya milletvekili Atilla Kart bu soruya dün şu iddiayı getiriyor:
“Aynı konuda farklı tarihlerde iki ayrı ihale yapılmıştır. İhaleler için devlet iki ayrı ödeme yapmış, ancak firmalar işi sonuçlandıramamıştır. Nereden bakılırsa bakılsın, yolsuzlukların, karanlık ilişkilerin ve suç ilişkilerinin varlığını gösteren bulgular söz konusudur.”
Atilla Kart iddialarını sürdürüyor:
“Cipli pasaport ihalelerine organize biçimde fesat karıştırılmıştır.”
SAVCI EL ATMALI
Atilla Kart elindeki belgelerle konuşuyor. Basın toplantısında başka ayrıntılar da ileri sürüyor.
Kart’ın basın toplantısını bence bir savcı okumalı. Okuduktan sonra da, “ne oluyor bu pasaport işinde” diyerek, olaya et atmalı.
Cipli pasaport işi kafaları fena halde karıştırıyor. Karışıklığı gidermenin en temiz yol hukuktan geçiyor.
Yoo, tersi de mümkün, olur böyle şeyler, deyip, hiç oralı olmamak. Olabilir, neden olmasın.
Ben de tutturmuşum cipli pasaport da, cipli pasaport, alacağım bir cipli pasaport, ver elini Amerika, ver elini Avrupa.
Ama, elimde cipli pasaport varken, unutamıyorum şu cipli pasaportun başına gelenleri. Unutamıyorum.
Su altında böyle koruma olmaz
“KURUL’un korumaya dönük kararları pratikte geçerli değil.”
Adı üstünde, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu. Ama, bu kurulun kararlarına itiraz var. Hatta, bazılarını Danıştay iptal ediyor.
Baraj yapılacak, bin yıllık kültür varlıkları su altında kalıyor. Sadece çevreciler değil, tarihçiler, arkeologlar, o yörede yaşayan insanlar haklı olarak ayaklanıyor.
Adı geçen kurul Mayıs’ta su altında kalan kültür varlıklarının korunmasına dönük kararlar alıyor. Bunlar ilgili çevreleri tatmin etmiyor. Milletlerarası Anıtlar ve Siteler Konseyi Başkanı ile konuyla ilgili bazı profesörler bu kararın iptali için Danıştay’da dava açıyor.
Baraj yapılırken, su altında kalacak kültür varlıklarının korunma yöntemlerini belirliyor. İşte, sorun orada. Nasıl korunacak?
Yerinde mi kalacak, başka yere mi taşınacak, su altında kalacaksa nasıl korunacak gibi, varlıkların korunmasında hayati ayrıntılar.
Danıştaya iptal davası açanlar “kurulun korumaya dönük ilkelerinin pratikte geçersiz olacağını” öne sürüyor. Ciddi teknik gerekçelerle.
Kurul’un önlemleri bana da inandırıcı gelmiyor.
Gül YÖK’ten ne kadar rahatsız
YÖK’ün Giresun Üniversitesi rezaletine ek olarak, Marmara Üniversitesi rektörlük seçiminde de benzer davranışı, rektörleri nihai olarak atayacak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de hoşuna gitmiyor.
Malum, YÖK Giresun Üniversitesi seçimlerinde iki oy alan adayı listeye dahil ederek Cumhurbaşkanına gönderiyor. Gül, “rektör atama sisteminden rahatsızım” diyor ve YÖK’ten Giresun listesi için bilgi istiyor.
Rahatsız ama, daha önce İTÜ ile Cumhuriyet Üniversitesi ve Akdeniz Üniversitesinde sandıktan çıkan sonuçları görmezden geliyor. Yaptığı atamalar en çok oy alanlar değil. Son açıklamasından sonra, şimdi göreceğiz.
Öte yandan, YÖK Başkanı Yusuf Ziya YÖK’ün rektör sıralamasıyla ilgili olarak, “biz burada oylama yapıyoruz, herkes hür iradesiyle oy veriyor” diyor.
Sevsinler sizin hür iradenizi. Nasıl oluyorsa, “hür irade” aniden iki oy alan kişi üzerinde birleşiyor.
Yusuf Ziya’nın adı önünde Prof. Dr. ünvanı var. Koca profesör siyaset karşısında ne hallere düşüyor.
Paylaş