Paylaş
Son iki yılda içişleri bakanlarının bu konuda verdikleri özel yanıtları derliyorum, tablo şu:
-Türkiye’de 1.278 özel güvenlik şirketi var. Parasına ve gücüne göre, firmalar ya da kişiler buradan özel güvenlik görevlisi kiralıyor.
-216 bin 640 özel güvenlik görevlisi fiilen işbaşında.
-Ayrıca, güvenlik kursuna katılan 1 milyon 220 bin 640 kişiden 518 bin 917’si silahlı, 362 bin 60’ı silahsız olmak üzere, toplam 880 bin 977 kişi güvenlik sertifikası almış durumda.
-Denetlenen özel güvenlik firmalarından 489’ü hakkında idari işlem, 308’i hakkında suç duyurusu var.
Bu açıkça “Özel Güvenlik Ordusu”, insanları tekmeliyor, kelepçeliyor, yasak ama biber gazı bile kullanıyor. Özel güvenlik Soma’da zeytin ağaçlarını keserken ve milli maçta gazetecilere saldırırken gözümüze batıyor. Yoksa, son yıllarda bir de özel güvenlik terörü yaşıyoruz.
Asıl amaç fişlemek
-KALECİ gazeteciyi tehdit ediyor, “Seni evinden aldıracağım”, bir başka futbolcu basın tribününe hareket çekiyor, öteki küfrediyor, kulüp başkanı habercilerin üzerine araba sürüyor, hiçbirine ceza yok.
Türkiye’nin ruh hali
futbol sahalarından fışkırıyor, yaşanan şiddet Türkiye-Kazakistan maçında rezalet dizisi. Basına saldıran özel güvenlikçilerin mahkemece serbest bırakılması dizinin
son perdesi. Dönemin
Spor Bakanı Suat Kılıç sporda şiddeti önleyecek yasa çıktığında:
-“Kulüpler bütün müsabakayı özel güvenlik marifetiyle yönetme yetkisine kavuşmuştur”. Bu kulüp maçı değil, milli maç, milli maçta güvenlik nerede?
-“Maç yapılan illerde Emniyet Genel Müdürlüğü’ne “Spor Güvenliği Şube Müdürlüğü” kurma yetkisi verilmiştir”. O şube müdürlüğü milli maçta ne iş yapar?
-“Özel güvenlik görevlileri, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün akredite ettiği kurumlardan sadece spor karşılaşmaları güvenliği için eğitim alacaktır”. Madem öyle kadro var, nerede onlar, saldırganlar ortalığı nasıl boş buluyor?
-“Bu uygulama 2013-2014 sezonunda başlamıştır”. Yani geçen yıl, iyi ki başlamış, ya başlamasaydı?
Sade suya tirit, ne seyircilerin küfrünü önlüyor, ne özel saldırganların tekmelerini. Sporda şiddeti önlemeye yönelik yasa sadece insanları fişliyor.
E.Ü. Tarhan’ın tabelası
PARTİNİN ağır topu, kıvrak zekâlı hukuk profesörü Turhan Feyzioğlu 1960’larda CHP’de ideolojik tartışma başladığında Bülent Ecevit’i eleştirenlere göğsünü siper ediyor: “Ecevit’e komünist diyenin ağzını yırtarım”. Sonra Ecevit’le ayrı düşüyor, “CHP’yi komünizme götürüyor” diyor, CHP’den ayrılıyor, Güven Partisi’ni kuruyor.
1969’da D’hondt seçim sistemi var, tek bir oy bile heba olmuyor, seçim barajı yok, Güven Partisi yüzde 6.6 oy alarak 15 milletvekili çıkarıyor.
1972’de Ecevit genel başkan seçilince, bu kez bir başka ağır top Kemal Satır CHP’den ayrılıyor, Cumhuriyetçi Parti’yi kuruyor. İkinci kopma. İki parti birleşiyor, 1973 seçimlerine Cumhuriyetçi Güven Partisi olarak giriyor, yüzde 5.3 oyla 13 milletvekili çıkarıyor. 1977 seçimlerinde oy oranı yüzde 1.9, üç milletvekili. Sonra silinip gidiyor.
Demokrat Parti’nin 1946’daki kopuşu sınıfsal bir hareket, bunlara benzemiyor. Halkçı Parti, SODEP, SHP CHP’nin ardılları, kopma yok, 12 Eylül darbesinin çalkantısı.
Son kopma Emine Ülker Tarhan. Türkiye’nin bugünkü yapısı, sorunları, seçim sistemine bakınca, Emine Hanım’ın hiçbir şansı görünmüyor. Aklına esen parti kuruyor, sosyal demokrat ya da Kemalist başka partiler var, adını bilen yok, tabeladan ibaret. Tarhan’ın partisi o tabelalara yenisini ekler, o kadar.
Paylaş