Operasyona iktidar operasyonu

Haberin Devamı

BALYOZ’da;
- Soruşturma açan, yüz üç kişinin yakalanma emrini veren savcı görevden alınıyor.
- Duruşmanın başlamasından iki gün önce mahkeme başkanı görevden alınıyor.
- İtirazları inceleyen, muhalefet şerhi koyan 11. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı “Günün birinde önümüze gelirsin” denildiği için emekliliğini istiyor ve ayrılıyor.
Ergenekon’da;
- Tutuklamaları yerinde görmeyen mahkeme başkanı görevden alınıyor.
- Hurşit Tolon’u tahliye eden, daha sonra Mehmet Haberal dosyası önüne geldiğinde, mahkemenin yargıcı “Üzerimde kurumsal baskı var” diyerek ayrılıyor.
- Başlangıçta bu davaları yürüten savcı Zekeriya Öz Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan’la ilgili soruşturma açtığında görevden alınıyor.
Deniz Feneri’nde;
Soruşturmayı yürüten üç savcı önce görevden alınıyor, yetmiyor, savcılar bir de yargılanıyor. Sanıklar ise serbest bırakılıyor. Dava ne oldu, ses seda yok.

ÖRNEKLERDEKİ GİBİ

Bunlar ilk anda akla gelen yargıya siyasal müdahale örnekleri. Kuvvetler ayrılığı ilkesini çiğneyen, demokrasiye aykırı müdahaleler.
Bu müdahaleler ışığında, üç bakanın oğluna, banka genel müdürlerine, yüksek bürokratlara, ünlü işadamlarına uzanan yolsuzluk ve rüşvet iddiasını içeren operasyon sonrasında, hükümetin hamlesi merak ediliyor. O merak kısa sürede gideriliyor.
Sabahın ilk saatlerinde operasyonu yürüten beş polis müdürü görevden alınıyor. Öğleye doğru “fazla dosya” bulunduğu gerekçesiyle iki savcı daha görevlendiriliyor. Asıl bomba öğleden sonra patlıyor, soruşturmayı yürüten savcı Zekeriya Öz’ün görevden alındığı haberi ortalığı karıştırıyor. Ancak HSYK bunu doğrulamıyor. Yukarıdaki örnekler gibi, sürpriz olmayan, talihsiz bir hamle.

KAHRAMANLIK DESTANI

Kısa süre önce Tayyip Erdoğan Polis Akademisi’nde konuşurken, “Polisimiz demokrasi testinden başarıyla geçmiştir, adeta kahramanlık destanı yazmıştır” diyor.Eğer konu Gezi ise kahramanlık destanı, ama konu kendi hükümetinin eteklerine, atadığı bürokratlara uzanan operasyon ise polis müdürleri anında görevden alınıyor. Sürpriz olmayan, talihsiz hamleler.

‘DAVANIN SAVCISIYIM’

Hamlenin devamında ne olabilir?
Örneğin, oğulları gözaltına alınan bakanlar istifa eder mi? Ya da önümüzdeki günlerde yapılması beklenen hükümet değişikliğinde, o üç bakan yer alır mı? Ya polis ve savcılar? İşte ortada, hem “Adli süreç devam ediyor” diyor, hem de Balyoz, Ergenekon, Deniz Feneri’nde olduğu gibi, kuvvetler ayrılığı ilkesi yine çiğneniyor. Sadece yönü değişik. O zaman o yönde, şimdi ters yönde.
Ergenekon sırasında Erdoğan, “Ben bu davanın savcısıyım” diyor. Erdoğan şimdi benzer savcılığa soyunmuş görünüyor. Demokrasi açısından çok talihsiz hamleler.

Haberin Devamı

İyi ki haberleri yok(tu)

Haberin Devamı

BİN türlü kuşku ve güvensizliğe rağmen, son operasyonun iyi bir yönü var:
Başbakan’ın bundan haberi yok, oğulları gözaltına alınan bakanların, emrindeki polise rağmen İçişleri Bakanı’nın, hatta polis amirlerinin bile haberi yok.
Haberlerinin olmayışı operasyonun hukuka uygun gelişeceğine ilişkin başlangıçta iyimserlik aşılıyor, ama artık belli, operasyona siyasal müdahale ertesi sabah başlıyor.

Hakan Şükür balkonda

2011 seçim gecesi, sonuç belli olmuş, AKP yeniden iktidara geliyor.
Tayyip Erdoğan 2007 seçimindeki gibi, ılımlı, kendisine oy veren ve vermeyenlerle barışık bir konuşma yapıyor. “Balkon konuşması” olarak anılan, üslubu sertleştiğinde kendisine hatırlatılan o konuşma sırasında balkonda yanında çok az kişi var. O az kişilerden biri Hakan Şükür. O kadar gözde, o kadar değerli. Hoca Efendi’nin emaneti.
Hakan
şimdi AKP’den istifa edince, AKP ileri gelenleri, “Emirle geldi, emirle gitti” diyerek onun itibarıyla oynamaya çabalıyor. Erdoğan da, Hakan’a ağır laflar ediyor.
Seçim gecesi Hakan balkonda Erdoğan’ın yanında dururken, “Emirle geldi” demek kimsenin aklından geçmiyor. İstifa edince, hep birlikte tu-kaka, başka söze ne gerek.

Yazarın Tüm Yazıları