Paylaş
Kız öğrenci yedi yaşında, vücut hattı ne demek diye, arkadaşlarına soruyor, onlar da bilmiyor.
Kıyafet zabıtası okulun kapısında, elinde mezura, kız öğrencinin yırtmacını ölçüyor, “olmaz yavrum olmaz, bu yırtmaç yönetmeliğe aykırı, üç santim daha kısa, evine git, değiştir”.
Ya da örneğin, Milli Eğitim Bakanlığı Resmi Gazeteye ilan veriyor, “kıyafet zabıtası istihdam edilecektir, kıyafet denetleyecek zabıtaların kıyafetleri de şu ölçülere uygun olmalıdır”.
Türkiye zıvanadan çıkıyor. Dış politikada “komşularla sıfır sorun” derken, komşulara karşı patriot yerleştirme zorunluluğuna nasıl geliyorsak, dizilerden öğrenci kıyafetlerine, kuzu partisinden dokunulmazlığa öyle geliyoruz.
FRANSA’DAN ALDIK
Çocuğu sınıfsal farklılıktan uzak tutmak, o farkın çocuğa yansımasını önlemek, çocuğu psikolojik olarak korumak, öğrenciler arasındaki ekonomik farkı ona hissettirmemek.
Fransa’da 1930’larda “Sol Cephe” bu ilkeden yola çıkarak, ilk ve orta dereceli okullarda öğrenciler için bir formül buluyor:
Önlük. Bütün öğrenciler önlük giyecek. Böylece sınıfsal fark pratikte öğrenciler üstünde etkili olmayacak.
Türkiye bu çözümü benimsiyor, 1936 yılında aynı düşünceden hareketle, önlük uygulamasına geçiyor.
Şimdi başörtüsü uğruna, önlükten vazgeçiliyor, öğrencilerin kılık kıyafetleri serbest bırakılıyor. İlk bakışta olağan, demokratik gibi duruyor, neden olmasın ki, “herkes istediği kıyafeti giyecek”.
HEDEF BAŞÖRTÜSÜ
Oysa, baş ağrıtacak gerekçeler sırada.
1-Bu öğrenci aileleri arasındaki gelir dağılım farkını kabak gibi ortaya koyacak. “Benim kıyafetim kötü, onun kıyafeti iyi” baskısı, öğrencilerde psikolojik sorun yaratacak. Bu kaçınılmaz. Biri gösterişli giyinmeye özenecek, diğeri boynu bükük, arkadaşını izleyecek.
2-Başörtüsünü dolaylı yoldan uygulamak için AKP yeni bir adım atıyor. “Din derslerinde başörtü” diyerek, başlayacak uygulama, giderek diğer derslere yansıyacak. Tipik ideolojik bir adım.
3-AKP on yıllık iktidarında, kadınlara verdiği başörtüsü sözünü tutamıyor. Şimdi dolaylı yoldan, din derslerinde başörtüsü üzerinden onları tatmin etmeye çalışıyor.
İslamcılık her değerin üstünde. Onu herkese kabul ettirmek için her yola başvuruluyor. Hayatın her yönüne müdahale olağan hale geliyor. Bunun adına “otoriter rejim” deniyor.
ALO 147: Öğretmeni İhbar Hattı
“OĞLUM senin ders kitabın nerede” diye soruyor öğretmen öğrencisine, öğrenci vaziyeti çoktan kavramış, “fazla uzatma hoca, seni şimdi 147’ye şikayet ederim, gününü görürsün”.
Hayali bir konuşma değil bu, birebir gerçek. 1 Mart’tan bu yana, Milli Eğitim Bakanlığının genelgesi ile “ALO 147” şakır şakır çalışıyor. Öğrenciler ya da aileleri bu hattı arayarak, öğretmenleri şikayet ediyor.
Mart’tan beri öğretmenlerin eli, kolu bağlı. Öğrencilerine bir konuda öğüt vermeye, dersle bağlantılı ceza ya da kırık not vermeye kalktığında, öğrenci acele 147’ye telefon ediyor: “Şu hoca beni sevmiyor, notumu kırıyor”.
İhbarın suyu mu çıkmış, “şu hoca 4+4 hakkında olumsuz konuşuyor, şu hoca çocukları dinden soğutuyor, şu hoca hükümet aleyhinde konuşuyor” şikayetleri üzerine, halen 500’e yakın öğretmene soruşturma açılıyor.
Öğrencilerin hocalarını ihbar ettikleri, öğretmeni öğrencisinden ve onun ailesinden yabancılaştırdığı bir sistem ancak bizim ülkemizde var.
Paylaş