Paylaş
Çadırın her yerinde Öcalan resimleri. Sadece o resimler değil, aynı zamanda çadırda öldürülen PKK’lıların anneleri var. Aralarında sohbet ediyorlar.
Çadırların özel adı var. Çözüm Sürecini İzleme Çadırları. PKK’lılar çekilirken, muhtemelen bu çadırlarda dinleniyor, sonra yola devam. Madem “izleme çadırları”, çadırda annelerden başka PKK’lılar da var, onlar da “Geçişleri izliyoruz” görevinde.
MEHMET ALTAN ANLATIYOR
Geçen hafta Van’da “Yerel Yönetimler Konferansı” düzenleniyor. BDP milletvekilleri ve akademisyenler arasında konferansa katılanlardan biri de, Prof. Dr. Mehmet Altan.
Bir-iki gün önce Mehmet Altan’la sohbet ederken, gidip gördüğü izleme çadırları ile oradaki atmosferi aktarıyor. Gözlemleri çarpıcı.
Hepimiz doğal olarak Gezi Parkı ve devamına yoğunlaşmışken, Güneydoğu’da çekilme süreci damgasını farklı olaylara vuruyor. Mehmet Altan:
“Orada fiili bir durum doğmuş. Hükümetle İmralı arasında, BDP’nin de dahil olduğu süreç, şimdi tek başına kalmış, kendi kendine işliyor. ‘Buraları bizim’ eğilimi ağır basıyor. Sanki, Ankara orayı bırakmış”.
YENİ KARAKOLLAR
Çekilme süreci, demokratikleşme ama, PKK şikâyetçi:
“Burada yeni karakollar yapılıyor, yeni korucular alınıyor”.
Istranca Dağları’ndan Toroslar’a, Ağrı’ya, Cudi’ye, Küre Dağları’ndan Kıbrıs’taki Karpazlar’a kadar her dağın, her tepenin başında on yıllardır aynı yazı yer alır:
“Önce vatan”.
Şimdi o yazıların yerini PKK alıyor. “Burası bizim” havası. Fiili durum.
‘GEZİYİ BİZ YAŞADIK’
İzleme çadırlarında PKK da nöbet tutuyor, BDP’liler de. Bir yandan geçişleri izlerken, diğer yandan Gezi direnişlerinden söz ediliyor. Orada yaşayanlar Gezi’den pek heyecan duymuş gibi değil: “Biz Gezi’yi yıllardır yaşadık”. Polisin, askerin kötü muamele etmesi anlamında.
Güneydoğu’da yaşananlar bir süre sonra bütün ağırlığıyla Türkiye’nin gündemine oturacak. Örneğin, on gün önce Diyarbakır’da yine bir konferansın ardından yayınlanan bildiride:
“- (...) Demokratik çözüm sürecinin baş aktörü Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü talep eder.
- Kürdistan Halkları kendi tercihleriyle statülerini (özerklik, federasyon, bağımsızlık gibi) belirleme hakkına sahiptir. Kürdistan Halklarının kendi kaderini tayin hakkı sadece Kürdistan Halkının kararına bırakılmalıdır.
- PKK uluslararası örgüt ve devletlerin terör listesinden çıkarılmalıdır”.
Mehmet Altan’ın anlattıklarıyla bu bildiri yan yana geldiğinde, her şey açık, “demokratik süreç” almış başını gidiyor.
İddialar devam başkana selam
FRANKFURT Mahkemesi Deniz Feneri yolsuzluk davasında eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ı “asıl faillerden biri” olarak suçluyor, dosyasını Türkiye’ye gönderiyor.
Yolsuzluk iddiası patladığında, RTÜK’ün kendisine bağlı bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Zahit Akman’ın istifa etmesinin doğru olacağını söylüyor. İstifa eden Akman daha sonra tutuklanıyor. Ancak, Deniz Feneri davasına bakan, Akman’ı tutuklayan savcı ve yargıçlar başka görevlere atanıyor. Mahkeme heyeti değişiyor, Akman serbest bırakılıyor. Bununla birlikte, yolsuzluk davası hâlâ devam ediyor. Şu andaki durumu bilen yok.
Derken hafta sonunda bir sürpriz. Televizyon Yayıncıları Derneği’ne başkan seçilecek. RTÜK’ten bütün TV kanalarına giden telefonlarda, “Zahit Akman’ın dernek başkanlığına seçilmesi” isteniyor. Ne demokratik seçim ama. Emir yukarıdan, Akman başkan seçiliyor.
Henüz davası bitmemiş, hakkındaki yolsuzluk iddiaları devam eden birini AKP iktidarı “başkan” yapıyor. Yolsuzlukla suçlanan biri, şimdi dernek başkanı, bu döneme yakışır.
Her söylediğinin daha sonra tersini savunan Bülent Arınç’a da helal olsun, istifasını istediği kişi, şimdi yine en yakın çalışma arkadaşı.
Paylaş