Paylaş
Buna rağmen, on dört milyon seçmen, Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer gibi, sandığa gitmiyor. Koca bir Cumhurbaşkanı yurttaşlık görevini yerine getirmiyor, on dört milyon da öyle. Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçtiren on dört milyon Ahmet Necdet Sezer. Sorumsuz on dört milyon.
PARTİ KİMLİĞİ
Nasıl olsa Erdoğan kazanacak, adayı içime sindiremiyorum, aday laik mi, değil mi, gibi gerekçelere sığınıp inadından ve tatilinden vazgeçmeyen on dört milyon seçmenin bundan böyle Erdoğan’ı eleştirmeye hiç hakkı yok. Köşk ona onların armağanı.
Kaldı ki, sandığa giden CHP’liler ve MHP’lilerde kayma var. MHP’den Erdoğan’a yüzde 24, CHP’den de Demirtaş’a yüzde 3-4 oranında kayma var. Bu nasıl parti kimliği?
AKP’liler iki eli kanda olsa sandığa gidiyor, sakatları, yaşlıları sandığa taşımakta seferber oluyor, tabanı ve seçmeni parti söylemine uygun davranıyor. İşte, kimlik bu. CHP ve MHP liderleri bir adayda anlaşıyor, ama MHP örgütü daha çok, CHP örgütü ise yeterince çalışmıyor. Nerede CHP ve MHP’nin parti kimliği? Nasıl oluyor da, AKP tabanı ve seçmeni tepeden gelen işaretlere asker asker uyarken, CHP ve MHP bu ölçüde yaya kalıyor, Cumhurbaşkanı adayı iki partinin toplam oyunun çok altına düşüyor? Bu adayın kimliği filan değil, nedenleri daha derinlerde yatan kurumsal bir hastalık.
MUHALİFLER
Ayrıca, CHP’de ayaklanan muhalifler. Şaşıyorum o muhaliflere. On iki yılda bu dokuzuncu yenilgi. Her sefer “kurultay” sesleri. Kurultaydan önce şu dokuz yenilginin hesabı yok mu? Parti kimliğine saygı çerçevesinde, kampanyada kendileri ne kadar çalıştı, örgütleri ne ölçüde harekete geçirdi? Nasıl bir program öneriyorlar? Tipik yenilgi paradoksu.
Gül kılıç çeker mi
TAYYİP Erdoğan’ın açıkça dışlamasından sonra Abdullah Gül, “Heeeyt, ben de varım” diye yarın istifa eder, Erdoğan’ın hesaplarını bozar mı? Kurultaya katılıp Erdoğan’la restleşmeye girer mi? O siyasi cesareti ve gücü var mı?
Yoksa, her zamanki gibi, perde arkasında küçük hesaplarla durumu idare mi eder?
Kimse umuda kapılmasın
AKP seçmeni kararlı, Erdoğan Köşk’e çıktıktan sonra da, yüzde 92.8’i yine AKP’ye oy vereceğini söylüyor. Yolsuzluk iddialarına karşı Erdoğan’ın paralel yapı söylemini, o soruşturmaları ve polislerin gözaltına alınmasını halk doğru buluyor. Yolsuzluğa inanmıyor.
“Affedersiniz Ermeni bile dediler” sözü, Musul’da 49 Türk’ün rehin alınması, düşük taban fiyatları, akıl almaz rant hırsı, Soma faciası, yurttaşı tokatlaması, Uludere, yargıya müdahalesi hepsi laf, aziz halkımızı bunlar etkilemiyor.
İlk adımda kriz
ANAYASA’nın üç ayrı maddesine göre, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve TBMM üyeliği sona erer. Hayır ermez, hayır kesilmez. Çünkü Tayyip Erdoğan hukuku Anayasa’nın üstündedir. Anayasa bu kadar açık, ne gam, Erdoğan göreve başlayacağı 28 Ağustos’a kadar AKP Genel Başkanlığı’nı ve Başbakanlığı bırakmıyor. Hukuka tartışılmaz ölçüde aykırı, ama hukuku tanımıyor. Bir cumhurbaşkanı daha ilk günden Anayasa’yı tanımıyorsa, vay halimize. Balkon konuşmasında “Eski Türkiye geride kalsın” diyor. Balkona filan zaten kimse inanmıyor, bu tavırla “eski Türkiye”, yani hukuksuzluğa devam. Böyle giderse, “rejim krizi” kapıda.
Buna Yüksek Seçim Kurulu müdahale etmek zorunda. Edebilir mi, zor. Kampanya boyunca YSK’nın tavrı ortada.
Paylaş