Paylaş
Tuncay Özkan kızı Nazlıcan’a aynı kararlılıkla devam ediyor, “Sakın gözyaşı dökme, ben aileme ve ülkeme kötü bir şey yapmadım”.
Kararlar okunuyor, ceza üstüne ceza yağıyor, Tuncay Özkan kızını sürekli, türküdeki gibi, “Başın öne eğilmesin” diye teselli ediyor. “Ben ne ile suçlandığımı bilmiyorum, ben kötü bir şey yapmadım, sakın ağlama”. Tekrar tekrar, “Sakın gözyaşı dökme, dik dur”.
SULHİYE ÖZKAN
Kararı TV’den izleyen, Tuncay Özkan’ın annesi Sulhiye Özkan’ı tutmak mümkün değil. “Oğlum kaç yıldır orada, ne ile suçlandığını bile bilmiyor, şimdi bu kadar ceza verdiler, bana bunun hesabını kim verecek, kim?”
Sulhiye Özkan’ın yüreğine ateş düşüyor, kendini parçalıyor: “Oğlumu öldürmenin yolunu arıyorlar”.
Ceza yağan ailelerde farklı dramlar yaşanırken, verilen cezalara hukuk açısından tepkiler birbirini izlerken, TV’lerde birileri çıkıyor, kimi yazar bozuntusu, kimi bilmem ne kılığında, “Gezi eylemleri emrini Ergenekon vermiştir” diyerek, kendinden geçmiş olan da var, “Askeri vesayet sona erdi” diye alkış tutan dönek de. Bir ara TRT’de aile boyu program yapan, hani şu eski Aydınlıkçı.
NE BAYRAM AMA
Bugün bayram. Beş yıl önce, 2008’de yine bir bayram günü. Bayramdan hemen önce Tuncay Özkan tutuklanıyor, Metris Cezaevi’ne konuyor. Farelerin cirit attığı bir koğuşa.
Annesi Sulhiye Özkan bayram günü Tuncay’ı ziyaret ediyor, oğlunu şöyle bir süzüyor:
“Oğlum, bana doğruyu söyle, canını acıttılar mı? Sana kötü bir şey yaptılar mı, söyle oğlum”.
Bugün bayram, Sayın Sulhiye Özkan size, Nazlıcan sana iyi bayramlar demek istiyorum, boğazımda düğümleniyor.
Birkaç saniye beş gün sürdü
NORVEÇ PEN Başkanı, ki aynı zamanda bizdeki RTÜK benzeri kuruluşun Norveç’teki Başkanı, William Nygaard Silivri’de kararları izliyor.
Daha önce birkaç kez Ergenekon’u izlemeye gelen Nygaard kararlar okundukça, “Gerçek mi, gerçek mi, inanılmaz” diyerek düşüncesini yanındakilerle paylaşıyor.
Ergenekon’u izlemek amacıyla izin için Adalet Bakanlığı’na başvuruyor. Adalet Bakanlığı’nda birkaç saniyelik izin masada tam beş gün bekliyor. Beşinci gün izin çıkıyor.
Adalet Bakanlığı aslında haklı, dünya âlem bu davayı neden izliyor ki? Başka işleri kalmamış bunların, gelip Ergenekon’u izliyorlar.
Faiz lobisinin yurtdışı Ergenekon dalının Norveç hücresinin Türkiye yapılanması olmasın bunlar sakın.
Dönüşe kırk dakika kala
MART ya da nisan olmalı. Yine Norveç’ten bir gazeteci ama sıradan biri değil. Norveç Gazeteciler Birliği Temsilcisi Stein Svendsen Ergenekon’u izlemek amacıyla Adalet Bakanlığı’na izin başvurusunda bulunuyor.
Adalet Bakanlığı soruyor, “Türkiye’de kaç gün kalacaksınız, ne zaman, hangi uçakla dönüyorsunuz, uçak dönüş biletinizin bir kopyasını gönderir misiniz?”
Ortadoğu’nun demokrasi dışı, kapalı rejimlerinde bizzat yaşadığım örnekler gibi. Oralara da, gazeteci olarak gittiniz mi, ahret soruları bitmek bilmez. İnsanı geldiğine geleceğine pişman ederler ki, bu aslında psikolojik baskının ta kendisi.
Stein Svendsen istek doğrultusunda, dönüş biletinin kopyasını Adalet Bakanlığı’na gönderiyor. Adalet Bakanlığı izin veriyor, ne zaman?
Dönüş uçağının kalkışından, Svendsen’in Türkiye’den ayrılmasından kırk dakika önce Ergenekon’u izleme izni çıkıyor.
Adalet Bakanlığı’ndaki adamlar akıllı, tereyağından kıl çeker gibi, meseleyi çözüyorlar. “Hayır izin vermediler” diyebilir misiniz? Buz gibi vermişler, ne yapalım, adam da o gün dönmeseydi.
Bu gibi tavırların adı var felsefede, “ucuzluk” deniyor.
Paylaş