Paylaş
Bu tarihsel cümle, bu tarihsel itiraf sokaktaki birine ait değil, cümlenin sahibi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç. Bu cümle bu dönemin anahtarı. “Çözüm süreci”, ateşkesin fiilen ortadan kalkması, çatışmada bir PKK’lıyı öldüren kurşunun hangi silahtan çıktığını belirlemek için sivil savcının jandarmaların silahına el koyması, bayrak indirme ve artık ne varsa, hepsini bu cümle açıklıyor. Türkçesi:
Hükümetin iradesine bağlı olarak, asker ateş etmiyor, hükümetin emri böyle.
‘KÜFÜR VE MÜZAKERE’
“Çözüm süreci” açısından ilk anda makul. Ama, karşı taraf sürekli ateş ediyor. Haftalardır yol kesiyor, öğretmen, asker, korucu kaçırıyor. Yolları dinamitle uçuruyor, onarıma giden araçları yakıyor. Kentlerde polise, askere saldırıyor, her yer yangın yeri. Ateşkes fiilen sona ermiş durumda.
Buna karşılık ne anlama geldiği belirsiz, “çalıştay”. Bu nasıl bir “süreç” ki, Tayyip Erdoğan her fırsatta karşı tarafa ağzına geleni sayıyor, ama “Çözüm süreci sabote ediliyor” diyor. Çalıştayda hükümet üyeleri benzer biçimde, barut gibi, çalıştaya katılanlar, hemen orada itiraz ediyor:
-Bu savaş dilidir, bu üslupla çözüm gelmez, süreç işlemez.
-Otoriter yapı batıdan sonra doğuyu da etkisine aldı.
-Görünürde ateşkes var, ama fiilen yok.
-Hem küfür, hem müzakere olmaz.
Eleştirilere hükümetin hiçbir üyesi ses çıkarmıyor, soruları yanıtsız bırakıyor.
OY HESAPLARI
Ve “ateş etmeyin” emri. Madem küfrediyorsun, jandarmanın silahına neden el koyuyorsun, madem “Ateş etme” diyorsun, neden sürekli küfrediyorsun.
Ateş etmeyerek, Cumhurbaşkanlığı seçiminde hani belki olur ya, “En azından ikinci turda Kürtlerin oyunu alırım”, ama aynı anda PKK’ya yüklenerek hani belki olur ya, “En azından ikinci turda milliyetçilerin oyunu alırım” hesabı.
Çözüm sürecine adım atıldığında, hükümetin bu yönde samimi olduğuna inanıyorum. Ama, bugün çözüm Cumhurbaşkanlığı hesaplarıyla iç içe. Yine de, Bülent Arınç’ın sözünü çerçeveletip duvara asmak gerek. O tarihi cümle seçime endeksli.
Merkez üssü Lice
GÜNEYDOĞU’da en kilit yer. Coğrafya olarak öyle, PKK’nın verdiği ağırlık açısından öyle. En yetişmiş PKK’lılar Lice’ye yerleşiyor. PKK Lice’yi asla bırakmak istemiyor. Eylemlerin ana merkezlerinden biri Lice, PKK Kandil’den ve Lice’den yönetiliyor. Öcalan PKK’yı boşuna Lice’de kurmuyor. Lice ve çevresine yıllar önce pek çok karakol yapılıyor. O karakollardan bazıları şimdi kalekollara dönüşüyor. 90’lı yıllarda gerek o karakolların yapımında emeği geçen, gerekse bölgede PKK ile çatışmaya giren pek çok subay şu anda Hasdal’da ya da Silivri’de tutuklu. Daha ne olsun.
İşler tıkırında
YÜZ bin lira vergi borcu var, vergisini ödemiyor, ödemek yerine, yüz bin liralık Hazine kâğıdı alıyor. Ödemiyor, çünkü hükümetine güveniyor. Hükümeti onu düşünüyor, on bir yılda yedi kez mali af çıkmış, nasıl olsa bir daha çıkar, derken, on bir yılda sekizinci mali af çıkıyor, vergi borcu düşüyor. Yüz bin liralık Hazine kâğıdı, iki yılda faizi ile birlikte, 117 bin 178 lira oluyor. Vergisini ödemediği gibi, üstüne bir de 17 bin 178 lira kazanç sağlıyor. Güneydoğu’da her gün birileri ölüyor, bayrak indiriliyor, Soma’da 301 işçi hayatını kaybediyor, kitlesel eylemlerde yüzlerce kişi gözaltına alınıyor, genç insanlar ölüyor, beş yaşındaki çocuklar biber gazından yaralanıyor, yolsuzluk iddiaları, siyasal skandallar, umurunda bile değil, “ülke iyiye gidiyor”, işler tıkırında.
Paylaş