Paylaş
Bir zamanlar Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in dikta yönetimine karşı amansız mücadele veriyor. Her fırsatta onu “demokrasiye ihanet ve halka zulüm yapmakla” suçluyor. Ya bugün? Demokratik yoldan seçilmiş Mursi’nin askeri darbeyle devrilmesine ses çıkarmadığı gibi, askerlerle işbirliği halinde.
Geçenlerde onunla yapılan bir röportaj bu açıdan çarpıcı. (Der Spiegel, sayı 28, s. 76). Askerlerle işbirliğini “Acı duyduğum bir karar” diye nitelerken, gerekçesini söylüyor:
“Mursi gitmeden, faşist devletin sonunu getirmek mümkün olmazdı. Mursi medyayı kendisine bağladı, hukuk kurumlarını eline geçirdi, kadınların ve dinsel azınlıkların haklarını çiğnedi, kritik görevlere Müslüman Kardeşler üyelerini atadı. Demokratik yoldan, seçimle işbaşına geldi ama demokrasiyi yerle bir etti”.
ONAYLANMAZ
El Baradey’in bu gerekçeleri seçimle gelmiş bir iktidarın askeri darbe yoluyla indirilmesine hak vermiyor, onaylanması mümkün değil.
Sorun, Mısır’ın demokrasi ile tanışmasındaki eksiklik. Emekleme bile değil. Sözüm ona seçim var, hikâye. Her ne kadar Baradey, “Demokrasinin kurulması için Mursi’nin gitmesi gerekirdi” diyorsa da, bu “gitmenin” yolu yordamı darbe değil.
Baradey kaygılı, “Toplum bölünmüş, toplumu barıştırmak gerek” diyor ve ekliyor:
“Asker bu sefer iktidara fiilen gelmedi, politikanın dışında kalmak istedi”.
Buna inanmak güç. Mursi’yi devirdikten sonra oluşan yeni yönetimi kim seçiyor? Askerler. Bundan sonraki yol haritasını kim belirliyor? Askerler. Her ne kadar fiilen bir general başkan, öteki general başbakan vs olmuyorsa da, ipler askerin elinde.
HAKLI KILAMIYOR
Röportajı yapan Alman meslektaşımız Baradey’i sorularıyla iyi sıkıştırıyor. Örnek bir gazetecilik.
“Askerlerle yaptığınız işbirliği sonucu Batı’da kaybettiğiniz güveni yeniden nasıl sağlayacaksınız?”
Askerle dayanışma içine girmiş, Nobel Barış Ödülü sahibini sıkıştıran sorulardan biri. Baradey:
“Batı’daki dostlarımın Mısır’ı anlaması gerekir. Biz burada demokrasiyi yeniden inşa etmeye çalışıyoruz. Bunun temel koşullarından biri bölünen toplumu barıştırmak, Mursi’yi kötülemekten kaçınmak, demokrasinin olmazsa olmaz kuralı, kuvvetler ayrılığını tekrar kurmak”.
Baradey, Mursi’yi de unutmuyor:
“Mursi’ye iyi davranmak gerekir, onu aşağılamak yanlış olur”.
Baradey dönüp dolaşıp demokrasinin yeniden inşa edilmesini vurguluyor. Mursi demokrasiyi kendi siyasal inancı ve ihtirasları için araç olarak kullanmış, Nobel Barış Ödülü sahibi röportaj boyunca bunu belirtiyor.
Türkiye artık damgalı
GÜN geçmiyor ki dış basında Türkiye aleyhine bir yazı çıkmasın. Polisiye dizi gibi.
Almanya’sından İngiltere’sine, Amerika’sından Fransa’sına kadar dünyanın ünlü gazete ve dergileri “Türkiye’de otoriter yönetim, demokrasi dışı uygulamalar” ile ilgili çok ağır eleştiriler yayınlıyor. Mahkemeler, Gezi sonrasında hükümetin uygulamalar, maçlara önlemler, TÜPRAŞ baskını, biber gazı, polis baskısı, “cadı avı” nitelemeleri ayyuka çıkmış durumda.
Buna arka arkaya Oscar’lı yönetmen ve oyuncularla bilim adamlarının açıklamaları, özellikle Amerikan Kongresi ve Temsilciler Meclisi’ndeki “Türkiye oturumları” eklendiğinde, ortaya çıkan Türkiye tablosu, 12 Eylül’den beter.
AKP bunlardan ne zaman ders alacak, şu anda hiçbir işaret yok.
Paylaş