Mehmet nasıl Muhlis oldu?

Bir zamanlar yumruklaşmada kullandığı ellerini, şimdi kuzu kuzu dizlerine koyuyor. Vur, kır, yarala, soy, yol kes, hepsi var!.. Henüz 14 yaşında, ama sabıka dosyası hayli kabarık.

1984'te Münih'te dünyaya geliyor. Babası bir araba fabrikasında işçi. Sözde Almanya'da yaşıyor aile. Ama, tipik Türk çevresi ve yaşantısı. Ha Almanya, ha Türkiye, hiç fark etmiyor. Oysa, Mehmet bu yaşamdan hiç memnun değil. Hayata karışmak istiyor. Karışması yanlış yoldan.

Altı yaşında, 90'da okula başlıyor. Mehmet'in serüveni de o yaşta, okulda başlıyor. Okuldan kaçmalar, sınıfta arkadaşlarına sataşmalar. Küçük yaşına rağmen, barlar önünde erkeklik gösterileri. Hatta, sigara. Üç ayda kırka yakın bisiklet çalıyor. Bir kitapçı dükkánından otuz tane CD çalarken yakalanıyor. Top oynarken sinirleniyor, arkadaşının burnunu kırıyor. Kız arkadaşlarını tehdit ediyor. Tabancayla bir dükkánı soymaya kalkıyor. Tipik bir serseri olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor.

Ne zaman ki, Almanlar Mehmet'i Türk düşmanlığının tipik örneği olarak ön plana çıkartıyor, olay o andan itibaren politik bir nitelik kazanıyor.

O kadar ki, Bavyera İçişleri Bakanı Beckstein bu olayı Türkler aleyhine kullanmak istiyor. Hatta, CSU'nun bölge milletvekili bile, durumu istismar için, Mehmet üzerinden Türkler aleyhine atıp tutmaya başlıyor.

Ve Mehmet yargı kararıyla Türkiye'ye gönderiliyor!..

Ailesi bir avukat tutuyor. Aile Münih'te, Mehmet daha ondört yaşında, hakkındaki 62 ayrı suçtan dolayı Türkiye'de!.. Suçlu çocuklar kategorisinde.

Dikkatleri üzerine topluyor. İstanbul'da özel bir TV kanalı, bulunmaz bir mal gibi, ayda 4200 mark karşlığında, onu müzik programında takdimci olarak kullanıyor!.. Bu macera iki ay sürüyor. TV'den atılan Mehmet, İstanbul yakınında Büyükyoncalı köyüne dönüyor. Orada tabelacı dükkánı, kahve, butik gibi yerlerde, bu kez ayda 200 marka çalışıyor.

Yaz gelince, soluğu Antalya'da bir otelde animatörlükte alıyor. O da pek uzun sürmüyor ve Büyükyoncalı'ya dönerek, işsiz güçsüz, sürgün günleri başlıyor. Ondört yaşında, engin deneyimler, kabarık dosyalar.

Düşünüyor. Kendisiyle hesaplaşıyor. Yanlışlarını buluyor. Vazgeçmiyor. Ailesini ve yetiştiği ortamı gözden geçiriyor. Oradaki yabancılığı. Orada yabancı olmayı. Oranın, bir yabancı olarak, daha çok dikkat etmesi gereken kurallarını. Keşfettiği bir gerçek var: Ailede ve o yaban çevrede sevgi yok, ilgi yok, özgürlük yok. En çok ihtiyaç hissettiği hiçbir şey yok. Her şey kısıtlı. Yaşam kısıtlı orada yabancılar için.

Bu arada, Almanya'da avukatı imdadına yetişiyor. Türkiye'ye gönderilmesine, avukatı, tıpkı onu gönderen politikacılar gibi, politik bir nitelik veriyor. Mehmet'in ailesinden kopartılarak, sınır dışı edilmesini insan hakları ihlali olarak görüyor. Avukat savunmayı bu teze oturtuyor. Sürgün, Almanya'da kamuoyuna yerleşiyor. Sivil toplum örgütleri devreye girerek, suçlu çocuk Mehmet'in, normale dönmesi için, ona ortam hazırlanmasını istiyor. Onun psikolojik tedavi görmesi, yeniden kazanılması gerektiği yazılıp çiziliyor.

Hukuk savaşını aile, daha doğrusu avukat ve sivil toplum örgütleri kazanıyor. Ve Mehmet 1998'de ondört yaşında sınır dışı edildiği Almanya'ya, 2002'de onsekiz yaşında, yine bir mahkeme kararıyla geri dönüyor.

Hemen okula başlıyor ve ve geçenlerde okulu başarıyla bitiriyor. Uslu, düzgün, karne notları hepsi iyi ya da pekiyi!.. Kendi halinde, geleceğe bakan, bambaşka bir çocuk. Geçmişi unutmak, Mehmet kimliğinden kurtulmak amacıyla, adını değiştiriyor. Mehmet geride kalıyor, yeni adı Muhlis!..

Peki, ne oluyor da, Mehmet'ten bir Muhlis doğuyor?.. Önce, olayın politik bir malzemeye dönüşmesi, onu kamçılıyor. Ya bu kötü örnek, başka Türkler için de uygulanırsa?.. Sonra da, kendisindeki müthiş psikolojik değişim!.. Kendini aşma, kendi kötü alışkanlıklarına teslim olmama, onları yenerek, yeni bir kimlikle, kendine göre iddiasını sürdürme inadı ve inancı. Ondokuz yaşında, bir ömre sığacak deney.

Yolun açık olsun Muhlis!..
Yazarın Tüm Yazıları