Paylaş
İçki içenlerin yanına gider miyim? Neden olmasın. İçki içmeyenlerin yanına gider miyim? Neden olmasın.
Türbanlıyla aynı yerde tatil yapar mıyım? Neden olmasın. Üstsüzlerle aynı yerde tatil yapar mıyım? Neden olmasın.
Günlük hayatın içinden, bu ve buna benzer sorularla donatılmış, henüz yayınlanmamış bir ankette, bakıyorsunuz, kağıt üstünde kalsa da, bir hoşgörü var. Etnik, sosyal, kültürel bir hoşgörü.
Sorular ne zaman ki, siyasete geliyor, anketten bire bir çıkan sonuca göre, bir AKP’li, CHP’ye Kürt partisinden daha uzak ya da bir CHP’li, AKP’ye Kürt partisinden daha uzak. Tam kutuplaşma.
Türkiye her günlük olayda işte bu kutuplaşmayı derinden yaşıyor. Siyaset kutuplaşmayı tahrik eden ilk önemli olgu.
HANİ O LİBERALLER
Aynı kutuplaşma medyada almış başını gidiyor. Saçma sapan yorumlarla.
Dün TV’de eski bir gazeteci hanım, Tophane’deki galeri saldırısını yorumlarken döktürdüğü inciler evlere şenlik:
“Tophane baskınını derin devlet yapmıştır”.
Bence haklı, hatta Ergenekon Silivri’den talimat verip, tezgahlamıştır. Kara, Hava, Deniz ve Jandarma ile birlikte. Mantığın, aklın iflas ettiği yer.
Böyle bir durumda, kutuplaşma olmaz da, ne olur. Göz göre göre, serseri bir güruhun saldırısına uğrayanlar, biber gazına maruz kalanlar, bu yorumlar karşısında nasıl köpürmez.
Ya da yandaş gazeteyi açıyorsunuz, basın özgürlüğünün yerlerde süründüğü ortamda manşet atışyor:
“Basın özgürlüğü şimdi de ağır ceza kıskacında”.
Haberi okuyorsunuz, “Ergenekon, Balyoz, Islak İmza, Poyrazköy davalarında haber yapan gazatecileri susturma girişimlerine ağır cezada yargılama eklendi” diye bir haber.
Basın özgürülğü çok tartışılıyor ya, harika bir buluş.
Bu kadar tek taraflı, kasıtlı, kendine belli bir hedef edinmiş bir yayın politikası ancak ve ancak toplumda kutuplaşmayı tahrik ediyor.
Ya da Bekir Coşkun’un görevine son verilmesiyle ilgili ahkam kesen dönekler ki, aralarında eşini görevle yurt dışına gönderenler de var, basın özgürlüğü adına utanç veren yazılar ve demeçler patlatıyorlar.
Partilerle birlikte, kutuplaşmada büyük pay o döneklere ait. Sözde liberaller, liberal olmanın felsefi ve pratik hiç bir yönünü temsil etmeyen, sadece iktidara yakın durma telaşında olanlar.
Recai Kutan’dan Numan Kurtulmuş’a nasihat
SADECE Necmettin Erbakan değil, Milli Nizam Partisi’nden beri, kırk yılı aşkın süredir onun yanında oturan bir takım var ki, dostlar alış verişte görsün.
Erbakan’daki hırs onların etkisiyle daha da kamçılanıyor ve ortaya siyasal vodvil çıkıyor.
Onların içinde bir akil adam var, Recai Kutan. SP’liler Kutan’ı ayrı tutuyor. Bir ara Kutan SP’nin genel başkanı, Erbakan’ın vekili olarak. Yine de rahatsız, Numan Kurtulmuş SP’ye genel başkan seçildiğinde, Kutan:
“Başarılı olmak istiyorsan, benim gibi genel başkan olma”.
Erbakan’dan ve yanındakilerden uzak dur, anlamında. Kurtulmuş uzak duruyor, başına gelmedik kalmıyor.
Son kongreden sonra, Kurtulmuş ziyarete gittiğinde, Erbakan kendi takımının genel idare kuruluna girmesi için bastırıyor, Kurtulmuş kabul etmiyor, ipler kopuyor.
Şimdi o takım genel kurulu topluyor. Üstelik, mahkeme öyle bir kayyum heyeti belirliyor ki, parti, Kurtulmuş’tan davacı olanlara teslim ediliyor.
Kurtulmuş ve ekibi il ve belediye başkanlarının nabzını yokluyor. Henüz bir karar yok, ama sanki Kurtulmuş ekibi yeni bir parti kurmaya yöneliyor. En azından şimdilik eğilim bu yönde.
Erbakan alsın, hayrını görsün.
Vali Mutlu hepimizi mutlu etti
TOPHANE’de eli sopalı bir güruhun sanat galerisini basması hakkında İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu bilgi veriyor:
“Sanat galerisinin açılışında yaşanan arbede yaya trafiğinin aksamasından vuku bulan bir tartışma gibi gözüküyor, olayı içki konusuna bağlamamak gerekir”.
Vali Bey yerden göğe kadar haklı. Saldırganlar trafiği açmak için sopalarla insanlara saldırıyor.
Trafiği açmak için, insanlara biber gazı sıkıyor, insanları yaralıyor.
Trafiği engelleyen aslında o sanat galerisi. Galeride cam, çerçeveyi indiriyorlar, yeter ki, trafik açılsın.
Zaten İstanbul’da yaya trafiği ne zaman sıkışsa, biber gazlı ve sopalı bir güruh trafiği açmak için göreve hazır bekliyor.
Vali Mutlu’nun bu açıklamasıyla İstanbullular derin bir nefes alıyor.
Paylaş