Paylaş
Özel yaşamında ne kadar sevimli ve cana yakın ise, siyasi yaşamında da öyle. Dünkü telefonda, her zamanki gibi yine esprili. Aramızda eskiye dayanan bir arkadaşlık var. “Senlibenli” sohbet başlıyor dün sabah.
- Sırrı, bütün bu olayları yaşayan biri olarak, not tutuyor musun? Sonradan yazmak üzere.
- Not tutmaya ihtiyacım yok ağabey, hepsi kafamda var.
- Perde arkasını anlatan bir kitap yazmayacak mısın?
- Ömrüm vefa ederse, belki ileride mavrasına bir şeyler yazarım, ama bu süreci senin söylediğin anlamda yazmam.
- Neden?
- Kendimizi katmak gibi olur, o da hoş değil.
‘NEDEN BIRAKSIN’
- Açıklamayı sen de gördün, PKK silah bırakmıyor.
- Neden bıraksın ki?
- Nihai amaç o değil mi, silah bırakmayı şartlara bağlıyor.
- Bu gibi durumlarda dünyanın hiçbir yerinde, süreç devam ederken silah bırakılmamış.
- O zaman barış nasıl gelecek? Tek başına çekilme barışı izah etmeye yetmiyor.
- Bak ağabey, Mandela’ya da barış sürecinde silahların bırakılması talebi gelmiş, o sonuna kadar geri çevirmiş.
SİLAH BIRAKMAYA TAKILMA
- Açıklanan takvimin püf noktası neresi?
- Silah bırakmaya takılmak yanlış. Niye bıraksın silahı?
- Peki, nereye takılalım?
- Hükümetin bütün enerjisini demokrasinin önündeki yasal ve anayasal engelleri kaldırmaya harcaması gerek. İşin can alıcı noktası burası. Demokratikleşme.
- Ben yıllardır pek çok Kürt arkadaşımla konuştuğumda, ki çoğu siyasetin içinde, hepsi sürekli demokratikleşme diyor. Nedir bu demokratikleşme?
- Aklına gelebilecek her türlü yasağın kaldırılması, sadece Kürtler için değil, Türkiye’de yaşayan herkes için özgürleşme. Barış ancak demokratikleşme ve özgürleşmeyle gelir. Onun için silah bırakmaya takılma diyorum.
Sırrı Süreyya Önder
ağırlıkla demokratikleşmeyi vurguluyor. Ona hoşça kal derken telefonum çalıyor. Telefon Kandil’den bir gazeteci arkadaşımdan.
Öcalan nasıl özgür kalacak
KANDİL’deki gazeteci arkadaşım daha ilk cümlede “Can alıcı nokta demokratikleşme” diye başlıyor.
Önce çekilme başlayacak. Sonra ikinci aşama, siyasi reformlar ve demokratikleşme. “Kürtler olarak biz bunları istiyoruz” diye talepleri yok. Genel talepleri var. Seçim Yasası, Siyasi Partiler Yasası’nda değişiklik, yüzde 10 barajın kalkması ya da indirilmesi, Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması, anadilde eğitim gibi temel başlıklar, ikinci aşamadaki talepler.
Ancak, asıl kritik olan üçüncü aşama, “normalleşme” deniyor. Bunu açarsak, “normalleşme eşittir tam özgürleşme, Öcalan’ın özgür kalması dahil”. Silahları bırakmak bu aşamaya bağlı. AKP iktidarını en çok zorlayacak olan bu. Öcalan nasıl serbest kalacak? Nasıl yapılacak, yapılabilecek mi, pek çok soru işareti taşıyor.
Bürokratik olarak epey uğraştıracak aşama, yasal ve anayasal reformları içeren ikinci aşama. CHP’nin barış ve demokrasi manifestosu ile istenen reformların çoğu örtüşüyor.
Ama ve ama ve fakat ama, Öcalan nasıl özgür kalacak? Silahların susması buna bağlı.
Kandil 100 köylük bölge
YILLARDIR Kandil, vurduk, vuruyoruz, taş üstünde taş bırakmıyoruz.
Kandil’e gidenler görüyor ki, Kandil yaklaşık 100 köyü kapsayan koca bir bölge. Tek başına PKK’nın sığındığı bir dağ değil. Belediyesi ve olağan sivil hayatıyla bir bölge.
Bekaa’daki gibi, eğitim kampı filan yok. Bizim “vurduk” dediğimiz yerler, dağlık arazi. Belki bazı sığınaklar ve cephanelikler olabilir. Ancak, PKK’nın bundan
pek zarar görmediği belli.
Paylaş