İLAN metnini Avrupa’da yaşayan Kürtler yazıyor. Metin Ankara’ya gönderiliyor. Ankara’daki Kürtler, metni çok sert bularak, yumuşatıyor. Yayınlanan metin yumuşamış hali!..
17 Aralık Brüksel AB Zirvesi öncesinde, Kürtler 200’e yakın imzayla, Herald Tribune ile birlikte, bazı Fransız ve Alman gazetelerine, Kürtler’in istekleriyle ilgili ilan veriyor.
İlan iki gün önce o gazetelerde yayınlanıyor. İlan verme fikri, metnin ilk biçimini kaleme alan, yine Avrupa’da yaşayan Kürtler’e ait.
Ya onlara bu fikri verenler?.. Türkiye’yi AB’de dışlamak isteyen Avrupalı dostlarımız!..
TARTIŞMA ÇIKIYOR
İlanda yayınlanan ve metinden çıkartılan bölümler, bir yandan Kürtler’in düşüncelerini sergilerken, öte yandan, Kürtler arasındaki görüş ayrılıklarını da su yüzüne çıkartıyor.
İlana imza atan Kürtler’in bir bölümü, ilan verilmesine karşı, ama imzalıyor!..
Bir bölümü, metnin ilk halinde olduğu gibi, çok daha sert ifadelere yer verilmesini istiyor, ama onlar da imzalıyor!..
Karşı çıksa da, ikiyüze yakın Kürt aydını ve eski milletvekili böyle bir metni yine de neden imzalıyor?..
Kavgadan kaçmakla suçlanmak!.. Birilerinin onları kendi tabanlarına şikayet kaygısı!..
Böyle bir suçlama, hareketten kopma anlamını taşıyor. O nedenle, bazıları inanmasa bile, imzasını atıyor.
Sonuçta, ilan üzerinde tam iki ay çalışılıyor. Bu süre, Kürtler arasındaki uyumsuzluğun göstergesi.
‘AB ŞARTI OLSUN’
Ama, Kürtler’in kendi aralarında en çok tartışma yaratan ve sonuçta, ciddi muhalefete rağmen, çıkartılan bir cümle, çok daha vahim. O cümle şu:
‘AB, Türkiye’ye tarih verirken, Türkiye’nin Kürt haklarını tanıyacağına dair şart koymalıdır!.. AB tarih vermeyi, bu şarta bağlamalıdır!..’
Hani, günlerdir tartışılan 17 Aralık Brüksel AB Zirve Bildirgesi var ya, işte o bildirgeye, bu cümlenin de eklenmesi istemi!.. Tam gözü kara Kürt milliyetçiliği.
Türkiye’nin AB’ye girmesi, Türkiye’de yaşayan herkesin haklarını garanti altına almıyor mu?..
Kürtler arasında en çok bu cümle tartışılıyor ve ilandan çıkartılıyor.
‘KIBRIS’I ÇIKARTALIM’
Bir başka tartışma ilandaki Kıbrıs benzetmesinden çıkıyor. İlanda ‘Ankara Kıbrıs’lı Türkler için istediği hakların tümünü Kürtler’e tanımalıdır’ deniyor.
Leyla Zana bu cümleye itiraz ediyor, ‘Kıbrıs’ı çıkartalım’ diyor. Ancak, Kürt şahinleri tersini dayatıyor.
Ve o hale geliyor ki, Kıbrıs’tan yola çıkarak, Bask ve Valon benzetmeleriyle, olay Kürtler’e özerklik noktasına kadar geliyor!..
Kendi aralarındaki pazarlık: AB’ye şart geri kalsın, ama özerklik girsin!.. AB şartı çıkarken, özerklik ilanda kalıyor!..
ŞAHİNLER ÖNDE
İlan olayının perde arkasını araştırırken, hiç hoş olmayan, beni kaygılandıran birkaç gözlemim var:
Kürtler geçmişte hep özerklik düşünmediklerini, ama kendi haklarının verilmesini istediklerini vurguluyor. Oysa, ilandaki ifadeler ve dün konuştuğum Kürtler, açıkça, ‘özerklik yolu açıktır’ diyor!.. Bu tavır Kürt sorununun çözümünü askıya alır!..
Kürtlerin kendi aralarında ciddi anlaşmazlıklar var. Ne var ki, anlaşmazlıklarda galip gelenler, Kürt şahinler!.. Sorunun çözümünü zora sokacak ikinci bir etken!..
Her türlü siyasal görüşle diyalog da, bu arada geride kalıyor. Örneğin, Leyla Zana ve ekibinin Mehmet Ağar’la görüşme planı, aynı şahin kadronun tepkisiyle, şimdilik suya düşüyor. O ekip,Ağar’ı kendilerine Alpaslan Türkeş’ten daha uzak ve daha tehlikeli görüyor!..
Diyalog, yumuşama, yeni partiyle yeni açılım derken, Kürt hareketi, sert ve sivri bir yola sapıyor. Yazık!..