Seçimden önce anlı-şanlı devrimcilerin, usta solcuların önerdikleri ittifak bu. "CHP’ye ya da MHP’ye oy verin" öğütleri. Bu öğüt sosyal demokratlar arasında öyle tutuyor ki, bir de bakıyorum, kırk yıllık solcu bildiğim biri, "benim oyum MHP’ye" teranesinde.
Gerçi, bazı politikalarına bakıldığında, doğruluk payı yok değil, ha MHP, ha CHP. Ama, o bugün için, geçici bir talihsiz kesişme. Yoksa, ne ilgisi var.
Bu palavranın yedi-sekiz yıllık tarihi var. En devrimci, en solcu kesim en militan milliyetçilerle iş tutuyor. Marksist solun bir bölümü, ırkçılığın simgesi kızıl elmada buluşuyor. Ortak dergileri bile var.
FATİH’İN YORUMU
Fatih İstanbul’u fethettiği sırada, Ayasofya karşısında Bizans İmparatoru Justinianus’un heykeli dikili. İmparator elinde bir elma tutuyor, kızıl elma. O elma Batı’yı gösteriyor. Fatih öyle yorumluyor. Bizim Türkçüler "o kızıl elma, Orta Asya’yı gösteriyor" diye tutturuyor. Yanılgı orada başlıyor.
Günümüzde o elma nereyi gösteriyor?
Hazar Denizi’ni mi, Hindikuş Dağları’nı mı, Gobi Çölü’nü mü, sosyalist enternasyonali mi derken, ortaya çıkıyor ki, kızıl elma AKP’yi gösteriyor. En sıkışık zamanda, AKP Anayasal çoğunluğu MHP’ye borçlu.
BAHÇELİ ARKA BAHÇE
Devlet Bahçeli’ninunutulmaz üç vukuatı var.
1- MHP 2002’de erken seçimde AKP’nin iktidar yoluna ipek halı döşüyor.
2- 22 Temmuz seçimlerinden sonra, Meclis açılmadan, MHP açılıyor. Gül’ünCumhurbaşkanlığı turuna başlaması için, gerekli "367’yi ben sağlarım" diyor.
3- Şimdi, türban tartışmasında en büyük kolaylık yine MHP’den.
Bu MHP, yoksa örtülü AKP mi? Bahçeli,AKP’nin arka bahçesi mi? Kritik kararlarda, AKP yalnız kaldığı anda, kırmızı alarma ilk koşan Bahçeli.
CHP-MHP ittifakı için, MHP’ye oy verenler, aslında AKP’ye oy verdiklerini görüyor. Son sızlanma için vakit çok geç.
Tarihsel yanılgıda kızıl elma nereyi gösterdiğini, kendisi de şaşırıyor.
Türban dayatmasında Fransa
ÖZEL yaşamı ya da siyasal çıkışları. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy her sefer ortalığı birbirine katıyor.
Geçenlerde Papa’yı ziyareti sonrasında, müthiş bir laf eriyor: "Hıristiyanlık, Fransa birliğinin bir parçasıdır".
Bu sözü üzerine, Fransa’da günlerdir kıyamet kopuyor. Sarkozy yerden yere vuruluyor. O Cumhuriyetçi değil, suçlamalarıyla. Haklı bir suçlama.
Laik ve demokratik cumhuriyetin beşiği bir ülkede, birliği din mi sağlayacak? Din, bir ülkede alt kimlik mi? Belki de, üst kimlik mi? O zaman laiklik nerede?
İnsanların dini inancı siyasetin aracına dönüşürse, neler olabileceği Fransa’da her tartışmada söyleniyor:
-Savaşlar din nedeniyle çıkıyor.
-Bir din ön plana çıkarsa, diğerleri için, bu dışlanma anlamına geliyor.
-Dini bu ölçüde kullanma, şiddet doğuruyor.
-Din ülke birliğinin parçası ise, o zaman, o dinin simgelerini serbest bırakmak gerekiyor. Orada artık laiklikten söz etmek mümkün değil.
Bizim siyasetçilerimizde ne başka örneklerden, ne de tarihten ders çıkarmak gibi bir adet yok. Gözleri kararınca, onlar belledikleri gibi, bodoslama gidiyor.
Fransa’daki tartışmalara kulak veren çıksa, bazıları belki bir şey öğrenebilir.