Paylaş
“- Önderlik (yani Apo) istedi, onun için geldik.
- Kürt açılımı süreci tıkanmıştı, onu açmaya geldik.”
Mahmur Kampından dönenlere sorgu sırasında aynı sorular yöneltiliyor:
“- Mahmur Kampına neden gittin?
- Mahmur Kampına ne zaman gittin?
- PKK ile ilişkin var mı?”
Hızlı çekim gibi. Sanki otomatik pilota bağlanmış bir sorgulama. Hemen, haydi, biraz daha çabuk, haydi, biraz daha.
Soruşturmada hız rekoru kırılıyor. 30 kişinin ifadesi üç buçuk saatte tamamlanıyor. Üç buçuk saat, yani 210 dakika.
Kişi başına yedi dakika düşüyor. Dışarıdan bakınca, sanki adet yerini bulsun türünde bir işlem.
GECE YARISI TELEFONLARI
Bundan sonrası da ilginç.
Soruşturma üç buçuk saat, ama karar almak beş saat sürüyor. Gece 01.00’den sabah 06.00’ya kadar.
Gece 01.00’den sonra özellikle DTP’liler çok faal. Çünkü, gelenlerden beşinin tutuklanma istemiyle yargıç önüne çıkartılmasına karar veriliyor.
E, nasıl olacak, nerede verilen sözler? Hani gelenler, işte sözüm ona ifade verdikten sonra serbest bırakılacaktı?
Ankara-Silopi-Habur hattı çalışmaya başlıyor. Yoğun telefon trafiği. DTP’liler kazan kaldırma eğiliminde.
Beş kişinin tutuklama istemine itiraz eden DTP’liler, Ankara’ya şu iki soruyu soruyor:
- Gelenlerin kaçma durumu var mı? Yanıtı kendileri veriyor, hayır.
- Gelenlerin delil karartma durumu var mı? Yanıtı kendileri veriyor, hayır.
E, o zaman bu tutuklama istemi neden? Siz söz vermediniz mi?
Daha ilk adımda açılım şöyle bir sallanıyor.
SAPMAYA KARŞI
Dün Ankara ile bunu konuşuyorum. Şöyle bir izlenim elde ediyorum.
Bu bir strateji. Hepsinin hemen serbest bırakılmaması, açılıma karşı çıkanları tatmin etmek için bulunmuş bir çare.
Bu doğru ise, bu söz bir gerçeği vurguluyor. Süreç bütünüyle hükümetin kontrolü altında. Herhangi bir sapmaya karşı.
Yanlış ise, ara sıra bu tür sapmalarla karşılaşılacak, bu kaçınılmaz. Buna karşılık, hükümet kararlı, açılımdan dönmeye niyeti yok.
AKP bir puan daha kazandı
HAYIR, bir puanı AKP kendisi kazanmıyor. Sık sık olduğu gibi, bir puanı AKP’ye CHP armağan ediyor. AKP’nin ayrıca çaba harcamasına gerek yok.
Kürt açılımını baş başa görüşmek amacıyla, Tayyip Erdoğan’ın Deniz Baykal ile görüşme isteği kameralara takılıyor. Baykal, kamerasız görüşme yapmam, deyince, Erdoğan dün çok sert ifadelerle, hatta “kameralı görüşmeyi istemek siyasi ahlaksızlıktır” diyecek kadar ileri giderek, görüşmeyeceğini açıklıyor. Görüşmemekte haklı, ama o da kantarın topunu kaçırıyor.
Olayın özüne gelince, dünyanın neresinde baş başa görüşmek kameralarla yapılıyor? Hangi diplomaside, hangi liderler arasında, hangi ülkeler arasında böyle kameralı koşul var?
Savaş sonrasında, baş başa yürütülen barış görüşmelerinde bile, kamera yok.
Her öneriye, iktidardan geldiği için, karşı çıkmak modası geçmiş bir muhalefet.
Olmadı mı, soluğu Anayasa Mahkemesi’nde almak modası geçmiş bir muhalefet.
CHP bunun için büyümüyor. Büyümek bir yana, AKP’ye puan kazandırıyor. Olan hepimize oluyor.
Paylaş