Dramlara, sevinçlere, kırgınlıklara sahne olan sokak, şimdi kabuğuna çekiliyor. Fanteziler sona eriyor. Dünyanın en eski mesleği, bu sokakta da, artık sıradan.
Dilden dile dolaşan sokak inişte!.. Kadınlı, erkekli, dünyanın dört bir yanından turist çeken sokak, her geçen gün, ününe ters düşüyor.
Amsterdam’da kırmızı fenerli sokak!.. Burada dünyanın en eski mesleği icra ediliyor!..
Tek katlı evler sıra sıra. Loş ışıklar, kadife perdeler, yaldızlı masalar. Her ev bir vitrin. Her vitrinde allı, pullu, siyah jartiyerli, sarı, siyah, yeşil, kızıl saçlı, sivri topuklu bir kadın. Genellikle, Hollanda’nın Afrika ve Güney Amerika sömürgelerinden.
Sokak malum!.. Buna rağmen, geçmişte Amsterdam’a resmi ziyarette bulunan devlet adamlarının bile, turistik merakını çekiyor. Sokakla ilgili öyküler, sadece oradaki kadınların hayatlarını ya da orada yaşananları anlatmıyor. Sokakla ilgili öyküler, ünlülerin resmi geçidi gibi.
Dünya siyasetinin, tarihle karışık tartışıldığı ciddi bir toplantı. Yanımda, ağır ol da molla desinler tipinde, oturaklı bir Hollandalı var. Devletin belli bir kademesinde görev yapan bir yönetici. Kendi ülkesinde artık kaybolan değerleri tek tek sıralarken, en başa kırmızı fenerli sokağı alıyor!..
Onun deyimiyle, ‘o güzelim sokağın’ nasıl bozulduğunu, içini çekerek anlatıyor. ŞATONUN DEMOKRASİ TARİHİ
Kırmızı fenerli sokak artık işgal altında!.. Tinercilerin, uyuşturucuların, ayyaşların işgalinde. Kaçakçıların ve hapishane kaçkınlarının yuvası. Mafyanın pazarlık yeri. Bıçakların çekildiği, naraların atıldığı, birilerinin soyulduğu adi bir sokak.
Dünyanın o en eski mesleğine, sokaktan yola çıkarak, sosyolojik araştırma boyutu getiren kırmızı fenerli sokak, şimdi çıkmaz bir sokak.
Kerli ferli Hollandalı’yı dinlerken, gözüm bir ara, içinde bulunduğumuz binanın avlusuna kayıyor.
Burası Ortaçağ’dan kalma bir şato. Kaleleri, burçları, su dolu hendeği ile, tam bir şato. Avluya bakan her pencere, tek bir oda. Milletvekillerinin odaları. Burası Hollanda Meclisi. 400 yıl önce, yine meclis.
Yedi Hollanda kabilesi (boyu), birleşiyor ve daha 16. yüzyılda parlamanter demokrasinin temelini atıyor. Daha o tarihte, Cumhuriyet’e doğru adımlar!.. O ilk meclis bu şatoda toplanıyor.
Şimdiki meclis de, yine aynı yerde, aynı şatoda. Kral ya da kraliçeler meclisin açış konuşmalarını yüz yıldır buradan yapıyor. Avluya bakan, ikinci kattaki şu yüksek tavanlı, büyük pencereli, uzun ve geniş salondan.
O salondan konuşmak, bir gelenek. Hollandalılar da, geleneklerine bağlı bir ulus. GİTTİKÇE RUHUNU KAYBEDİYOR
Başbakanlık, şato ya da meclisin içinde. Hemen yanındaki ek binada. Ortaçağ şatosu demokrasi tarihi gibi. Demokrasi, orada şato kadar, şato demokrasi kadar eski. Demokrasi ve şato, orada birlikte ve iç içe.
Gelin görün ki, kırmızı fenerli sokak!.. O sokak şatodan çok uzakta!..
Can acıtan dramlara, hayallere sığmayan sevinçlere, hayata küstüren kırgınlıklara sahne olan o sokak, şimdi kabuğuna çekiliyor. O sokaktaki fanteziler sona eriyor. Dünyanın en eski mesleği, bu sokakta da, artık sıradan.
Bundan sonra, bir meclis binasında, üzerinde ciddi ciddi sohbet edilmeye değer bulunmayacak kadar sıradan!..
Ne kırmızı var artık, ne de fener!.. Bir sokak, işte o kadar!..