Kılıçdaroğlu: ‘Balbay ve Haberal’ın peşini bırakmayacağız’

CHP Milletvekilleri Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal’ı ilgili mahkeme tahliye etmiyor.

Dün bu haber ekranlara düştüğü anda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu arıyorum. Kılıçdaroğlu çok öfkeli:

“Şimdi size bu işin aşamalarını saymak istiyorum.

Birinci aşamada, iki arkadaşımızın durumunu Cumhuriyet Savcısına sorduk. Savcı, sakınca yoktur, dedi.

İkinci aşamada, belgelerine baktık, hiç bir hukuki engel görmedik ve aday yaptık.

Üçüncü aşamada, halk onları seçti.

Dördüncü aşamada, YSK onları milletvekili ilan etti.

Beşinci aşamada, onların mecliste yemin etmeleri var.

Yasal olarak hiç bir engel yokken, mahkeme hukuka ve insan haklarına aykırı olarak tahliye etmedi.

Onların tahliyelerinin engellenmesi altında siyasi iktidarın parmağı vardır. Yargı, siyasi otoritenin görüşüne uygun karar vermektedir. Kaldı ki bu arkadaşlarımız hakkında mahkumiyet kararıda yoktur.”

Peki, CHP Balbay ve Haberal’la ilgili olarak herhangi bir girişimde bulunacak mı? Kılıçdaroğlu öfkesini sürdürüyor:

“Elbette buna karşı bizim de bir yol haritamız var. Bunu şimdi açıklamak istemiyorum ama bu iş burada kalmayacak, peşini bırakmayacağız.”

Meclis protestosu gibi, CHP’nin de önümüzdeki günlerde çeşitli girişimleri olabilir.

Son karar İmralı’ya ait

EN ilginç yaşam öyküsüne sahip olanlardan biri de Kemal Aktaş, milletvekili seçilen KCK tutuklusu.

Kemal Aktaş 1980 yılında idam cezasına çarptırılıyor. Cezası daha sonra hapse çevriliyor. Yedi yıl Diyarbakır, iki yıl Eskişehir, dokuz yıl Aydın, dört yıl Konya’da olmak üzere, toplam yirmi yıl hapis yatıyor. Siyaset yasağı konuluyor. 2006-2009 arasında yerel yönetimlerde çalışıyor, 2009’da KCK’dan içeri alınıyor.

Milletvekili seçilen diğer KCK tutuklularının da siyasal serüvenleri daha az değil.

Örneğin, Selma Irmak Eğitim Fakültesi öğrencisi iken tutuklanıyor. DTP Konya İl Başkanlığı, DTP Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunuyor. Bir ara belediye başkan adayı olmak istiyor, hukuki engel çıkıyor, aday olamıyor. Ancak, daha sonra seçiliyor, Derik Belediye Başkanı iken KCK’dan tutuklanıyor.
Faysal Sarıyıldız Harran Üniversitesinden makine mühendisi olarak mezun oluyor. Daha sonra Özgür Gündem ve Ülke gazetelerinde gazetecilik yapıyor. 2009’da o da, KCK’dan tutuklanıyor.

Milletvekili seçilen diğer KCK tutuklularının da hayat öyküleri çok farklı değil. Takipler, hapisler ve kendi inançları doğrultusunda mücadeleler.

O KCK tutuklularının hiç birine YSK itiraz etmiyor. İyi ki, etmiyor. YSK Hatip Dicle’yi onlardan ayırıyor. Onlar şu anda milletvekili.

Bu örnekleri yazma nedenim var. Yasalarda ve uygulamadaki çarpıklığı sergiliyor.

BDP BOMBASI

Seçim sonuçları dün Resmi Gazete’de yayınlanıyor. Hatip Dicle kararından geri dönüş şimdilik mümkün değil.

BDP Dicle’nin milletvekilliği düşürülmesi üzerine, Meclis’e girmemek dahil, çeşitli protestolara başvuracaklarını açıklıyor. Dün söyledikleri gibi, Meclis’e girmeyeceklerini açıklıyor.

Bu Türkiye’deki demokrasi açısından son derece tehlikeli. Çünkü, protestoların Meclis’e girmemekle sınırlı kalmayacağı ortada. Her türlü siyasi olayın önüne geçecek, gündemden hiç düşmeyecek bir karar.

YİNE DE BEKLEMEK

Buna rağmen, yine de aceleye gerek yok.

Avukatların bugün İmralı’da Öcalan ile görüşmeleri söz konusu. Apo, “Meclis’e girin, demokratik yolları tıkamak yanlış” derse, BDP dünkü açıklamaya rağmen, bir başka gerekçe bulabilir ve Meclis’i boykot kararından dönebilir.

Burada Öcalan’ın kendisi ile ilgili önemli bir ayrıntı var. Öcalan kendisi açısından demokratik yolların açık tutulmasının daha yararlı olacağını düşünebilir. Ve BDP’ye Meclis’e girme yönünde telkinde bulunabilir. Bu da, sürpriz olmaz.

Yok hayır, Öcalan da, Meclis’i boykot kararını onaylarsa, gerisini düşünmek bile istemiyorum.

Dicle kararı AİHM’ye aykırı

SELİM Sadak (DEP), Nazlı Ilıcak (RP), Merve Kavakçı (RP) milletvekilliği düşürülen üç kritik örnek.

Bu örneklerin ortak yönü şu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) düşürülen milletvekilliğini “oy verme hakkının ihlali” olarak görüyor ve bu “insan hakları ihlalidir” diyor.

CHP’den milletvekili seçilen, AİHM’de görev yapmış yargıcımız Rıza Türmen dün Hatip Dicle ile ilgili verilen kararı AİHM açısından yorumluyor:

“Hatip Dicle’nin seçildikten sonra milletvekilliğinin düşürülmesi Anayasa’nın 84. maddesine göre, artık Meclis’in kararına bağlıdır. O maddeye göre, bir milletvekili istifa etse bile, istifanın geçerliği yine de Meclis’in onayına bağlıdır. Yani, YSK böyle bir karar veremez.
Nitekim, milletvekilliği düşürülen Selim Sadak, Nazlı Ilıcak, Merve Kavakçı AİHM seçme ve seçilme hakkının, oy verme hakkının ihlali edildiğine karar vermiştir.”

Türmen’in verdiği diğer örnek, Yunanistan’dan. Seçmenler, kendilerinin temsil edilmesini bekliyor, seçilen kişi de, kendisini seçenlere karşı sorumluluğunu yerine getirmeyi bekliyor. Yunanlı bir politikacının milletvekilliği iptal ediliyor. AİHM bunu “meşru beklenti hakkının ihlali” olarak yorumluyor ve Yunanistan’ı mahkum ediyor.

Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi AİHM kararlarına açıkça aykırı. Bu durumda Dicle’ye AİHM’ye başvuru yolu açılıyor.

UYAP ne işe yarar

HATİP Dicle’nin mahkumiyet kararını Yargıtay 22 Mart’ta onaylıyor. Dicle 11 Nisan’da aday oluyor. Onanan karar varken, aslında YSK Dicle’nin adaylığını veto etmesi gerekiyor.

Gerçekten de, 17 Nisan’da ediyor. Herkes ayağa kalkıyor, YSK “biz yanlış yaptık” diyerek, 21 Nisan’da vetoyu kaldırıyor.

1- İnsanlar ayağa kalkınca, aynı hukuk yaz-boz tahtasına dönüyor ve farklı uygulanıyor.

2- Yargıtay’ın mahkumiyet kararı, daha karar verildiği anda UYAP’ta yer alıyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun bunu bilmemesi imkansız.

UYAP, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi. Bu sistem üzerinden bütün adli kararlara erişim anında mümkün. UYAP’ın kuruluş gerekçesi malum, “adli hizmetlerin hatasız ve hızlı işlemesi”. UYAP daha sonra okullarda ders oluyor.

İyi ki, okullarda ders olmuş, iyi ki, adli hizmetler hatasız yürüyor, ya bir de UYAP olmasaydı.
Yazarın Tüm Yazıları