Paylaş
O zaman Mecliste faili meçhul cinayetlerin araştırılmasını isteyen önergeler AKP oyları ile neden geri çevriliyor? Tam sekiz kez.
“Biz kimsenin hayat tarzına karışmadık”.
Belli ki, bu yönde toplumdaki rahatsızlık çok fazla, Tayyip Erdoğan bu cümleyi kongrede dört, beş kez tekrarlıyor.
Peki, AKP belediyeleri içki ruhsatlarını neden yenilemiyor? Üniversitelerdeki festivallerde bira yasağı için rektörlere kim telefon ediyor? “Dindar nesil yetiştireceğiz” diyerek, ailelerin tercihini neden sınırlıyor? Kürtaj yasağını kim getiriyor? 4+4 ile tüm toplumun hayat tarzını değiştirmek için neden harekete geçiyor? Ramazanlarda devlet dairelerindeki lokantalar onarım gerekçesiyle neden kapatılıyor?
“Her türlü otoriterliğe karşı çıktık”.
AKP’yi eleştirdikleri için gazetecileri işten attırmak, sivil toplum kuruluşlarını suçlamak, TV’lerde hoşuna gitmeyen programları kaldırmak, yargıya emir vermek, “torba yasa” uygulamasıyla birbiriyle ilgisiz pek çok yasayı bir araya getirip bir gecede hepsini çıkarmak, sendika ve sivil toplum kuruluşlarını ele geçirmeye çalışmak, beğenmediği heykelleri kırdırmak otoriter tavır değil mi?
Kürsüde söylenince kulağa hoş geliyor ama, hiç biri gerçek değil,
tam tersi.
KAPALI DOĞU
Konuşmasında bir saat edebiyat yapan Tayyip Erdoğan herkesin beklediği temel konulara pek az değiniyor. Kongre öncesinde yayılan “çok önemli şeyler açıklayacak” propagandası havada kalıyor.
Daha önemlisi, sanki Batıdan kopan, kendi içine kapanık bir düzenin işaretlerini veriyor. AB’den tek laf yok. AB’ye yapılan ihracatın tüm zamanlar içinde en düşük düzeye, yüzde 38’e inmesine paralel bir tavır. Kongreye katılan yabancılar da, bir, ikisi hariç, çoğu Doğu’dan.
Doğu, kapalı rejimlerin iklimi. Doğu, otoriter eğilimlerin coğrafyası. Doğu kapalı kapılar ardında yürütülen siyasetin markası.
VİZYON BELGESİ
“Farklı unvanla buluşacağız” derken, Cumhurbaşkanlığı adaylığını resmen açıklıyor. Yüzde 42’sini değiştirdiği yeni MKYK ile de, Çankaya’ya çıktıktan sonra, geride kalacak partiyi emin ellere teslim etmeyi amaçlıyor.
Örneğin, zaman zaman sorduğu sorularla canını sıkan Ayşe Böhürler’i parti yönetimi dışında bırakıyor.
Sazlı, sözlü konuşmasında, çok vurgulanan 2023 vizyonu yok. O vizyon “AK Parti 2023 Siyasi Vizyonu” başlığı taşıyan kitapçıkta var. Seçim bildirgesi gibi.
Konuşmasına paralel, “keşke gerçekleşse”, denilecek vaatler dizisi. Yargıdan eğitime, sosyal güvenlikten savunmaya, köylerin imarından yeni siyasal sisteme kadar “yeniden Türkiye” amaçlı bir konsept. Kaba bir hesapla, gerçekleşmesi için sekiz-on trilyon dolara ihtiyaç var.
Adı üstünde vizyon.
Derinleşen uçurum
ULUSLARARASI Enstitüsü (IPI) ile Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) daha geçen hafta tutuklu gazeteciler ve aileleriyle görüşüyor, onların davalarını izliyor, ardından IPI Başkanı Mc Kenzie:
“Türkiye’nin demokrasi modeli olması ile gazetecilerin karşı karşıya kaldığı uygulamalar arasındaki uçurum artmaktadır”.
O uçurum AKP Kongresinde biraz daha derinleşiyor. Cumhuriyet, Sözcü, Aydınlık, Birgün, Evrensel, Özgür Gündem, Yeniçağ gazeteleri ile Ulusal Kanal, IMC TV kongreye alınmıyor. Geçmişte askerlerin bazı gazete ve TV’lere uyguladığı ambargoyu demokrasiye aykırı bulan AKP, şimdi aynı ambargoyu kendisi koyuyor. Kürsüde Tayyip Erdoğan güzel konuşuyor:
“Yüzde 99 oy alsak bile, yüzde 1’i korumak boynumuzun borcu”.
Kürsüde bu süslü ve demokratik cümleyi kullanıyor, başka bazı cümleleri gibi, bu cümle de, kağıt üstünde kalıyor. Bu ayıp şimdi yine IPI gündeminde.
KONGRE yasal mahkemede yasak
FRANSIZCA, Almanca, İngilizce gibi Kürtçe. O da bir dil. AKP Kongresinde Barzani kürsüde, Kürtçe konuşuyor, kimse yadırgamıyor. Çok iyi.
İyi de, mahkemelerde Kürtçe savunma ya da ifade verilirken, Kürtçe neden yasaklanıyor ve yargıç ya da savcılar bunu neden kabul etmiyor?
Ayrıca, seçim propagandası sırasında Kürtçe konuştukları gerekçesiyle, bazı milletvekilleri hakkında neden dava açılıyor?
Dünkü medyaya bakıyorum, AKP Kongresinde Kürtçe konuşulmasını kimse yadırgamıyor. Gayet iyi. Acaba BDP Kongresi olsaydı ve Kürtçe konuşulsaydı, nasıl kıyamet kopardı?
Paylaş