‘Kanla kurduk, kinle gitmez’

“Kuyucu Murat Paşa Celali asilerine nasıl davrandıysa, Kuvayi Milliye’ye de öyle davranmak gerekir”.

Haberin Devamı

“Devletin selametine darbe vuranları zorla yola getiririz. Mustafa Kemal’in telkinlerine uyan subaylar Divan-ı Harbe verilecektir”.
“Mustafa Kemal ve arkadaşları Rumlardan daha tehlikelidir. Zorla asker ve para toplamaktadır”.
Daha çok örnek var o yazılardan. Kurtuluş Savaşı sırasında aziz Türk basınının bir bölümü işgalcilerden, hainlerden yana. Onların önde gelenlerinden biri Ali Kemal. Önce İkdam’da yazıyor, sonra Peyam gazetesini çıkarıyor, derken kapağı Sabah gazetesine atıyor. Sıkı İngiliz dostu.

SÜRGÜN VE AF

Siyasi faaliyetleri nedeniyle bir ara Halep’e sürülüyor, sonra aklı başına geliyor, iktidarla uzlaşmanın faziletini kavrıyor, o kadar ki, II. Abdülhamid’in can düşmanı Jön Türklerle padişah arasında arabuluculuk yapıyor ve elbette affediliyor.
İstanbul’a dönünce İttihat Terakki’nin amansız düşmanı. Artık ödülü hak ediyor, önce Eğitim sonra en kritik yere, İçişleri Bakanlığı’na atanıyor. Gazetecilik ile bakanlık koltuğu bir arada. Kurtuluş Savaşı’na düşmandan daha düşman.
Ne var ki, devir hep aynı devir değil, her çıkışın bir inişi, her dalkavukluğun bir bedeli var. Ve bize hiç yabancı gelmeyen hızlı dönekliği. İzmir’in kurtuluşundan sonra Ali Kemal çark vaziyetinde: “Ben Türk milletinde böyle büyük bir yaşama ruhu olduğunu bilmiyordum”. Artık çok geç, tutuklanıyor. Sonu facia, onaylanması asla mümkün değil, linç ediliyor.

Haberin Devamı

‘ALİ KEMAL’İN OĞLU’

Aradan yirmi beş yıl geçiyor, İnönü Cumhurbaşkanı. Bir gün önüne bir atama kararnamesi geliyor. Bir genç Dışişleri Bakanlığı’na girme hakkı kazanmış ama, kararnamede bir not var: “Ali Kemal’in oğludur”. Bakanlık “almak istemiyor”. Takdir Cumhurbaşkanı’nın. İsmet Paşa kararnameyi imzalıyor, altına tarihsel notlarından birini düşüyor: “Cumhuriyet’i kanla kurduk, kinle davranırsak, muvaffak olamayız”.
Babası Cumhuriyet’in azılı düşmanı, olabilir, oğlunun ne suçu var. Kaldı ki, toplumun bir bölümünü sürekli dışlar, kin ve nefret tohumları ekersen, ektiğini biçersin. Ve günün birinde mutlaka çuvallarsın.
İsmet Paşa birilerine örnek olur mu, birileri bu sözlerden ders alır mı, hiç sanmam.

Haberin Devamı

Dünya bize Çince gibi

TERÖRİST IŞİD, devletlerin dışında, uluslararası bir toplumda ilk kez dışlanıyor, kınanıyor
Sosyalist Enternasyonal’in (SE) Meksika toplantısında. KKTC’den Cumhuriyetçi Türk Partisi SE’de tam üyeliğe kabul ediliyor. Her iki girişimin altında CHP milletvekili Umut Oran’ın imzası var.
30 Haziran’daki Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı Türkiye’nin dünyadan ne kadar koptuğunun belgesi. SE’ye üye 180 ülke aynı metne imza atıyor, dünyada demokrasinin güçlenmesi gerek. Demokrasi kaygısı hayli yaygın. Nijerya ve Venezuela gibi ülkelerin yanında, Türkiye de artık demokrasiden uzaklaşan ülkeler arasında görülüyor. Umut Oran toplantıda vurguluyor, güçlü toplum, güçlü demokrasi ve güçlü ekonomi ile mümkün. Bunun için dünyayı izlemek gerek. Oysa, Türkiye demokrasiden ve dünya ekonomisinden kopuyor.
Amerika ile AB arasında birkaç gün önce başlayan bir görüşme var. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı, 31 trilyon dolarlık anlaşma, 825 milyon insanı kapsıyor. Amerika ile AB ülkeleri arasında serbest ticaret anlaşması. Bu anlaşmanın maliyeti Türkiye’ye 20 milyar dolar. Türkiye’nin AB ile gümrük anlaşması var ama, Amerika ile serbest ticaret anlaşması yok. AB’de ve Amerika’da pazar kaybına, ek olarak vergi kaybına uğraması muhtemel.
SE’de öne çıkan bir başka konu Trans-Pasifik ortaklığı. Amerika’nın Avustralya, Şili, Japonya, Malezya, Meksika, Yeni Zelanda, Peru, Singapur, Vietnam ile serbest ticaret antlaşması. Nihai olarak bu da bizi etkileyecek. Her iki anlaşmanın bu yıl yürürlük kazanması bekleniyor.
Dünya nereye adım atıyor, biz neleri konuşuyoruz, bu kadar kopuk, bu kadar uzak. Çince gibi geliyor bunlar bize, maliyeti de “Çin işkencesi”. AKP’nin hepimize armağanı.

Yazarın Tüm Yazıları