Japon Elçisi’nin de ufkunu AKP açtı

CİDDİ bakış, asık surat, iğneli sözcükler. Yok canım, yeni yılın ilk günlerinde biraz da eğlenmek gerek. Birilerinin ne mal olduğunu iyice faş etmek üzere.

Şimdi uluslararası bir toplantıya gidiyoruz. Şenlik orada.

Toplantı Avrupa kentlerinden birinde. Bir süre önce. Pek çok ülkeden pek çok katılımcı ve dinleyici var.

Toplantı tek bir konuya indirgenmiş değil. Söz alanlar çeşitli ülkelere ilişkin gözlemlerini aktarıyor. Günlük yaşam, alışkanlıklar, kültür ve siyasetten örnekler.

AKP DİNCİ

O toplantıda herkesin dikkatle izlediği sunuşlardan biri Japonya’nın Ankara Büyükelçisine ait. Japon Büyükelçisi Türkiye’deki gözlemlerini anlatıyor. Bir AKP profili çiziyor:

"AKP dinci yanı ağır basan bir parti. Türkiye Cumhuriyeti’nin laik niteliğine pek fazla dikkat etmiyor. Oysa, Türkiye’de demokrasinin ayakta kalması, Cumhuriyetin laik niteliğinin korunmasına bağlı."

Kelimesi kelimesine böyle olmasa bile, konuşma özünde bu anlamda.

Bu konuşmayı AKP bir biçimde öğreniyor. Acaba nasıl? Toplantının yapıldığı ülkedeki bizim büyükelçiliğin müzevirliği ile mi? Ya da toplantıya katılan yalak birilerinin AKP’ye yaranma hezeyanı ile mi? İhtimal çok.

GÜL’E İTİBAR

Türkiye ile Japonya arasında son bir yıl içinde sıkı ilişkiler var.

Örneğin, Abdullah Gül, geçtiğimiz aylarda durup dururken, "Ben Japonya’ya gitmek istiyorum" diye tutturuyor. Japonlar bu isteği hemen karşılıyor.

Gül’ün Japonya gezisinde, ona gerçekten itibar ediyor, iyi bir gezi programı hazırlıyor.

Gezi bununla kalmıyor, 2010 yılı Türk-Japon yılı ilan ediliyor. Japonya bir anda canımız, kankamız pozisyonunda. İyi, güzel. Neden olmasın?

Ancak, bir kritik nokta var. Gezinin sonuçları ile Japon Büyükelçisi’nin sözleri aynı frekansta buluşmuyor.

ULUSAL GÜNE PROTESTO

Her ülkenin büyükelçisi, bulunduğu başkentte kendi ulusal gününü kutluyor. Verdiği bir resepsiyonla.

Japon Büyükelçisi de, Japon ulusal gününü kutlamak üzere, Ankara’da bir resepsiyon veriyor. Tayyip Erdoğan ile Ali Babacan başta olmak üzere, hükümetin tüm üyelerini, AKP’nin ileri gelenlerini davet ediyor.

Japon Büyükelçisi’nin verdiği davete, Japonların bu en büyük gününe tek bir AKP’li katılmıyor.

Hani, Japonlar bizim canımız vaziyeti, hani 2010 Türk-Japon yılı, hani Abdullah Gül’e verilen itibar? Hepsi bir anda tepe takla. Neden?

Çünkü, Büyükelçi AKP’yi eleştirmiş.

Tayyip Erdoğan
her şeyi biliyor. O, çok şey bilen adam. Medyaya, iş dünyasına, sendikalara, IMF’ye, gerektiğinde tek bir iş adamına dersler veriyor. Bu dersler hepimizin ufkunu açıyor.

Japonların ulusal gününe katılmayarak, Japon Büyükelçisi’ne de ders veriyor. Umarım, Büyükelçinin aldığı ders, onun da ufkunu açmıştır. Çünkü, bu olay bir-iki ay önce yaşanıyor. Ufkun açılması için yeterli zaman.

Ankara’da CHP örgütü uyanmadı

GÜNLERDİR Ankara’da AKP’nin kimi aday göstereceği tartışılıyor.

Çok daha önce Murat Karayalçın’ı aday gösteren CHP Ankara’da ne yapıyor? Nasıl bir programla, nerelerde çalışma yürütüyor?

Henüz doğrudan bir çalışma yok. Örgüt çalışması henüz eksik. Seçime daha zaman var filan, hayır, o kadar yok. Örgüt çalışması olmadan, seçim kazanmak lüksü tek parti döneminde. Şimdi yok. Büyükşehire eklenen yeni beldelerde ve eski varoşlarda kapı kapı, çalışmak gerek.

Ankara’da CHP için halk çok daha fazla çalışıyor, CHP örgütü henüz uykuda.

Oysa, adayı erken açıklamanın bir getirisi var, o da aday üzerinden çalışmak.

Erdoğan ile Baykal arasında güven farkı

DENİZ Baykal İzmir’de bir açılışta. Oradaki kalabalık Baykal’a sesleniyor: "İzmir başkan adayını açıkla."

Baykal
’ın yanıtı: "Açıklarsam siz bu toplantılara bir daha gelmezsiniz"

CHP toplantılarına katılmak, bu mantıkla, meraktan ibaret. İnsanlar adayı öğrenince, artık toplantıya katılmak filan hak getire. Yanlış. Bir o kadar da, kendine güvensizlik. Bunun itirafı.

Tayyip Erdoğan, Altındağ’da partisinin adaylarını açıklarken, bir gurup bağırıyor:

"Ankara’yı açıkla, Me-lih Gök-çek, Me-lih Gök-çek".

Erdoğan’ın yanıtı: "Böyle bağırırsanız, ben size farklı gözle bakarım."

Ben ne yaptığımı biliyorum, güveni içinde. Kendinden emin.

Erdoğan ile Baykal arasında kendine güven farkı, ne yazık ki, Türkiye’nin kaderini belirliyor.
Yazarın Tüm Yazıları