İstanbul Su Mahkemesi

SU meselesi nedeniyle yargılama mahkûmiyetle sonuçlanıyor. Munzur Karakaya, Hasankeyf Ilısu ve Çoruh Yusufeli barajları nedeniyle Türkiye mahkûm oluyor.

Su ile doğa, su ile tarihsel miras arasındaki hayati bağları görmezden geldiği için.

Ayrıca ve siyasal olarak, AB paralelinde bir mahkûmiyet kararı daha var. Kamu ihale yasası rekabeti önlüyor, yolsuzluklara kapı açıyor, gerekçesiyle, bir mahkûmiyet de, oradan var.

Dünya Beşinci Su Forumu dün İstanbul'da başlıyor. Foruma devlet ve hükümet başkanları, ilgili bakanlar, ilgili teknik ekip ve uluslararası kurumlar katılıyor.

Koca cumhurbaşkanları ve başbakanların katıldığı su forumunun bağlayıcı özelliği yok. Her açıdan suyun önemi ve uluslararası ilişkilerdeki rolü üzerinde fikir alışverişi. Kararlar tavsiye niteliğinde.

SİVİL GİRİŞİM

Geçen hafta yapılan İstanbul Su Mahkemesi de, kimseyi bağlamıyor. Oradan da, sadece tavsiye kararları çıkıyor.

İstanbul Su Forumu ile İstanbul Su Mahkemesi arasındaki fark, forumda resmiyet ve devlet var, mahkemede sivil toplum örgütleri var. Davacı olarak.

Su Mahkemesinde yerel sivil toplum örgütleri su-doğa, su-tarihsel miras bağlamında kendi sorunlarını aktarıyor.

Sivil toplum ama, mahkeme bilimsel, etik, teknik ve uluslararası anlaşmalara dayanıyor. Yani, üç sivil toplum örgütü gelip, kendi derdini bağırmıyor. Miting yapmıyor, slogan atmıyor.

Mahkeme, uluslararası kuralları dikkate alarak, yasalarla çözüm bulunamamış su ile ilgili çatışmaların çözümüne katkıda bulunmayı deniyor. Çünkü, suya erişim bir insan hakkı.

SANIK SANDALYESİ

Dünya Su Forumu’nda da, suya erişimin insan hakkı olduğu kabul ediliyor.

Ancak, ülkeleri yönetenler su-doğa, su-tarihsel miras konularında, sivil toplum örgütleri kadar duyarlı değil.

Mahkemenin önemi burada. İktidarlar aynı duyarlıkta değil, ama toplumun geneli, sivil girişimin peşinde. Çünkü, sivil girişimin siyasal derdi yok. İlginç olan, yönetenler kararlarında bir süre direniyor, ama daha sonra sivil girişimin dışına pek çıkamıyor. Çıktığında sanık sandalyesi hazır.

O nedenle, ben resmi forumlar kadar, sivil girişimleri önemsiyorum. Resmi forumlar kadar, sivil girişimleri izliyorum.

Siyaset dışı gerçekleri o girişimler seslendiriyor. Ve dünyanın her yerinde, her geçen gün somut sonuçlar elde ediyor.

Su Forumu'nda enerji işleri

İRAN Enerji Bakanı’nı havaalanında karşılıyor. Bugün de, Rus bakanla görüşüyor. Enerji Bakanı Hilmi Güler'in arada başka görüşmeleri de olabilir.

Dünya Beşinci Su Forumu ama, su ile birlikte, perde arkasında, en azından Türkiye adına, ciddi enerji görüşmeleri var.

Son MGK'da enerji tüm boyutlarıyla masaya yatırılıyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye geçecek petrol ve doğalgaz boru hatları ile ilgili alternatifler belirleniyor. Bu hatlarda birden çok ülkenin iradesi söz konusu. Türkiye'nin tek başına vereceği karar değil. Enerji Bakanı Güler, forum arasında, yemekte, özel sohbette gelen konuklarla enerjiyi konuşuyor. Çünkü, boru hatlarında kesin zarlar muhtemelen bu yıl atılıyor.

Bütün görüntüler ve olaylarda su forumu, ama akıllarda ve pratikte enerji var.

838 bin yeni canlı bomba

TAYYİP Erdoğan seçim meydanlarında ekonomik krizle ilgili olarak, kendisini eleştirenlerin felaket tellallığı yaptığını söylemekle meşgul.

Felaket en acı boyutuyla ortada. Onun emrindeki TÜİK'in elinden bir şey gelmiyor. Bir yılda işsiz sayısı 838 bin kişi artıyor. Sadece bir ayda işsiz sayısındaki artış 279 bin. 2008 Aralık ayında toplam işsiz sayısı 3 milyon 274 bine yükseliyor. Kimin doğru, kimin eğri söylediği belli oluyor.

Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsiz sayısı. Bu kadar yüksek bir işsiz kitlenin getireceği bin türlü sosyal ve psikolojik sorunları düşünmek bile, insanın kanını donduruyor. İşsizlik psikolojisi, canlı bomba gibi.

Malum beyefendi ise, hálá, kriz bize teğet geçiyor, rüyasında ve ömrünü hálá herkesi suçlamakla geçiriyor.

Bunun siyasal faturası olacak. Erdoğan 29 Mart'ta bu faturayı ödeyecek.
Yazarın Tüm Yazıları