Küçük bir cam tüp içinde bir şeyler oluyor. Küçük bir cam tüp dünyaya inanılmaz bir pencere açıyor.
Chicago’lu kimya öğrencisi Stanley Miller bütün elementler ve bileşimler arasında en önemli saydığı metan ve amonyağı, su ile dolu küçük bir cam tüpte bir araya getiriyor. Yıl 1955.
Deney tüpüne yüksek gerilim kablosu bağlıyor. Tüpün içindeki eriyiğe şiddetli enerji yüklüyor. 24 saat çatlarcasına bekliyor. 24 saat sonra tüpü eline aldığında, çağımızın en muhteşem buluşuna imza atıyor.
Metan, amonyak ve su karışımı yıldırım şiddetinde elektrikle birleştiğinde, biyolojik açıdan temel öğeler, proteinler oluşuyor.
Hayatın temel taşları. Canlı hücrelerin başlangıcı. (Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi, cilt 1, s.178).
Cern’de dünyayı ayağa kaldıran deneyi adım adım izlerken, yıllar önce okuduğum üç ciltlik kitabı yeniden karıştırıyorum.
Cern’de yine çok şiddetli bir elektrik yüklemesiyle, ulaşılmak istenen bir evre var. Dünyanın oluşumuna yol açan Büyük Patlama’dan hemen sonraki saniyenin bir milyonda biri kadar sürenin belirlenmesi. O milyonda bir saniyenin koşullarını yaratmak. 14 milyar yıl önce meydana gelen o milyonda bir saniyede neler oluyor?
Orada olanları bilmek, bizi hayatın başlangıcındakı sırrı çözmeye kadar götürüyor. Evrenin ve hayatın sırrı o saniyenin milyonda biri kadar sürede yatıyor.
Stanley Miller’in buluşu çağ deviriyor. Ama, o buluş bir son. Oraya kadar nasıl geliniyor, mesele o. Bilinmeyen o. Cern’deki yolculuk, sondan geriye doğru.
14 milyarı geride bırakan evren, yine bir başka büyük patlamayla yok olup gidecek. Durun telaşa gerek yok. Çünkü, önümüzde daha 65 milyar yıl var. İki patlamanın arasında 80 milyar yıl geçiyor.
Pek çok güneş sistemi var. Belki milyonlarca. Her biri akıl durduracak zenginlikte, milyonlarca hayatı içeriyor. Ama önce yeni bir büyük patlama olacak, tıpkı 14 milyar yıl önce olduğu gibi. O yeni patlamanın şiddetiyle yeni bir gökte, yeni yıldızlar, yeni gezegenler oluşacak.
Yeni gezegenler, yeni hayatlar, yeni uygarlıklar.
Daha oraya gitmeden, önce Venüs. Dünya, Venüs’e çok benzeyen bir gelişme gösteriyor. Venüs’ün şimdiki hali dünyanın iki milyar yıl önceki haline çok benziyor. Venüs’teki kimyasal ve biyolojik gelişme böyle sürerse, iki milyar yıl sonra Venüs’te yeni bir hayatın koşullarının oluşması çok mümkün.
Gerçi, iki milyar yıl sonra dünya henüz ayakta. Dünyanın daha 65 milyar yıl ömrü var.
Bunun anlamı şu. Şimdi biz "Mars’ta hayat var mı" diye Mars’ın peşine düşmüşken, uçan daireler üzerine teoriler kurarken, iki milyar yıl sonra gerçekten uçan dairelerle karşılaşmak belki de sürpriz olmaktan çıkacak.
Venüs’lü kardeşlerimizle kardeş kardeş mi geçineceğiz yoksa insan oğlunun şimdi birbirini yediği gibi, onlarla da kanlı bıçaklı mı olacağız?
Ne var ki, dünyamızın önündeki 65 milyar yılında bizler sadece yeni komşular edinmekle kalmayacağız.
Örneğe bizden başlayalım. Anadolu her yıl 2.5 santim Yunanistan’a doğru kayıyor. Bu hesapla elli milyon yıl sonra, Ege Denizi artık yok. Türkiye ile Yunanistan birbiriyle iç içe giriyor. AB bizi istediği kadar almasın, elli milyon yıl sonra, biz fiilen ve fiziken AB’ye girmiş oluyoruz.
Şaka bir yana, elli milyon yıl sonra denizlerin yok olduğu, kıtaların buluştuğu bir dünyada, ülkeler nasıl ve ne biçimde var olacak, çıldırtan bir merak.
İnsanın başlangıcı tek hücreli canlılar. Henüz on beş milyon yıllık bir geçmişe sahip. İnsanın tarih sahnesine çıkması 6-7 milyon yıl önceye dayanıyor. İnsan bu arada evrim geçiriyor.
Çok değil, belki on-onbeş milyon yıl sonra yaşayacak olan insanlar, yeni canlı türü, biz şimdi maymunlara nasıl bakıyorsak, bize de onlar belki öyle bakacak. Bizler, bu halimizle belki geçiş dönemi varlıklarıyız.
Yine de, insan. Kıtalar ve denizlerin henüz anlayamadığımız patlamalarla bütünleştiği bir yerde, yine de insan. O muazzam, o akıl almaz oluşumda bir kum tanesi bile değil.
Yine de, insanın sevgisi, üzüntüsü, günlük işleri, ıstırapları, sevinçleri, heyecanları.
Cern’de büyük patlama sonrasındaki saniyenin milyonda bir zamanında neler olup bittiğini merak eden kum tanelerinden biri de benim. Nasıl etmem, iki milyar yıl sonra Venüs’le buluşacağımız anın heyecanıyla doluyum.