Paylaş
23 Ekim 1993, bir cuma sabahı. Olağan bir gün. Değil, tarihe geçecek bir gün olacağı, saat 09.20’de belli oluyor. Makineli tüfekler ve helikopterlerden Lice’ye ateş yağıyor. Can pazarı. Halk canını kurtarmak için ahırlara koşuyor. Makineler Lice sokaklarında ölüm kusuyor.
Saat 11.00, evlerin, dükkânların bombalanma anı, Türkiye bir başka müthiş haberle sarsılıyor.
BAHTİYAR AYDIN
Katliama şiddetle karşı çıkan Tuğgeneral Bahtiyar Aydın tam o sırada Lice’de öldürülüyor.
Dikkatler bu “derin” cinayete çevrili iken, Lice’de toplar ve makineliler aynı anda çarşıyı dövüyor, hatta okulu. Saat 13.00, öğle vakti. Top sesleri arasında çocuklar acıkıyor. Milli Eğitim Müdürü Mahmut Cantekin okulda yerde sürünerek, çay şekerlerinin olduğu masaya uzanıyor, şeker alıyor, çocuklara dağıtıyor. Onlara sarılıyor, Hüseyin hariç, kör bir kurşun on yaşındaki Hüseyin’i hayattan koparıyor.
Bilanço, on sekiz ölü, harabeye dönmüş bir ilçe.
İKİ YAŞINDAKİ TERÖRİST
Bu katliamı anlatan belgeseli önceki akşam bir grup gazeteci, eski politikacı, aklı başında insanlarla izliyorum. Dehşete kapılmayan yok.
Katliam sonrasında Lice’ye hiçbir siyasetçinin girmesine izin verilmiyor, girebilen avukatlara “halkı kışkırtan terörist” muamelesi çekiliyor. Bazı Liceliler “olayları kışkırtan kişiler” diye açıklanıyor, sonradan anlaşılıyor ki, “onlar iki ve dört yaşında çocuklar, onlar Lice’yi yakan PKK’lılar”.
BİR GÜN KALA
Vahşete rağmen, “derin devletin Lice kini” dinmek bilmiyor. Lice’ye bağlı 56 köyden 52’si boşaltılıyor, on beş bin kişi yerinden, yurdundan oluyor.
90’lı yıllarda Lice neden böylesine hedef? Belgesele göre, Şeyh Sait isyanından bu yana, kendi kimliğine sahip çıkan yerlerin başında Lice geliyor. Ayrıca, PKK Lice’de kuruluyor.
Devlet bu vahşetin üzerine yirmi yıl yatıyor. Sokaklarda resmi üniformalı kişiler, ama TRT suçluyu o gün duyuruyor: PKK.
Yirmi yıl sonra, katliam zamanaşımına uğramadan bir gün önce, 22 Ekim 2013, Diyarbakır Savcısı iddianame hazırlıyor:
“Resmi tutanaklarda PKK’nın ilçeye saldırısı nedeniyle bu sonucun meydana geldiği yazılmıştır. Olay günü PKK’nın Lice’ye saldırdığına ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ı öldürdüğüne dair bir delil elde edilmemiştir”.
İddianamede iki subay sorumlu tutuluyor. Yirmi yıl sonra açılan davanın ilk duruşması bugün Diyarbakır’da.
Anaların çığlıkları, babaların çaresizliği, çocukların ağıdı kulaklarımdan gitmiyor: “İki gündüz, iki gece, yandı Lice”.
O komisyonu daha yeni dağıttı
CHP iktidarın yeniden düzenlemekte olduğu HSYK ile anayasa değişikliği üzerinden anlaşmaya mı gidiyor? Genel algı bu yönde.
Oysa, doğru değil. Kemal Kılıçdaroğlu çok net. AKP önce HSYK ile ilgili öneriyi geri çekecek, ardından yolsuzlukların üzerine gidecek. Sıra ancak daha sonra uzlaşma arayışına gelebilecek. Uzak ihtimal.
HSYK değişikliğinde AKP yine arkadan dolaşıyor. Halen görüşülen, tasarı değil, öneri. Tasarı olursa, daha kapsamlı bir görüş trafiğine ihtiyaç var. Öneride bu ihtiyaç yok. AKP son yıllarda pek çok örnekteki gibi, kimseye danışmıyor, bildiğini okuyor. Kılıçdaroğlu’nun öne sürdüğü koşullara AKP’nin uymasını kimse beklemiyor.
AKP daha bir ay önce Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu dağıtıyor. Kendi dağıttığı komisyonu HSYK için şimdi yeniden oluşturma çabasında. Kaldı ki, AKP o komisyonda“HSYK’yı şimdi dile getirdiği gibi, RTÜK benzeri bir çatıya dönüştürmeyi” öneriyor. HSYK’yı tam anlamıyla hükümetin emrine alacak bu öneri komisyondan geri dönüyor.
Merak ediyorum, AKP’li hukukçular, bilim adamları, anayasaya ve kuvvetler ayrılığına aykırı olan bu düzenlemeyi içlerine nasıl sindirebiliyor? Bravo onlara.
Paylaş