Paylaş
Gazze ve Orta Doğu’ya barış ve demokrasi getirmeyi aklına koyan hükümet, bizim ülkemize hukuk getirmeyi unutuyor. Hukukun olmadığı yerde demokrasi olamayacağına göre, durum ortada. Hepimizi sarsması gereken bir örnekle.
Seydişehir tesisleri 2005’te özelleştiriliyor. Parmak ısırtacak bir özelleştirme:
1- Seydişehir alüminyum tesislerinin ana fabrikası,
2- Oymapınar hidroelektrik santralı,
3- Üretime esas olan maden rezervi,
4- Tesisin Antalya’daki mal varlıkları.
Bütün bu varlıkları CE-KA Grubu, 305 milyon dolar karşılığında satın alıyor.
Bu özelleştirmenin peşini bırakmayan CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, uzmanların yaptığı teknik hesaba göre, “en az 3.5-4 milyar dolarlık varlığın 305 milyon gibi komik bir paraya özelleştirildiğini” söylüyor.
305 milyon rakamı ortaya çıkınca, Atilla Kart ile birlikte Tes-İş, Metalurji Mühendisleri Odası ve KİGEM Vakfı Danıştay’da yürütmeyi durdurma ve iptal davası açıyor.
HİÇ BİRİNE UYMUYOR
29 Haziran 2006’da Danıştay 13. Dairesi yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Bu özelleştirmenin ekonomik verimlilik artışı sağlamadığı, ayrıca kamu giderlerini azaltmadığı gerekçesiyle.
Hukuk ve demokrasi şampiyonu bu hükümet ne yapıyor? Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına uymuyor.
Oysa, yürütmeyi durdurma kararına en geç bir ay içinde uyması gerek. Her şey hiç bir hukuki karar yokmuş gibi devam ediyor.
27 Kasım 2007’de Danıştay bu sefer Seydişehir’in özelleştirmesini iptal ediyor. Hükümet iptal kararına da uymuyor.
Atilla Kart 23 Aralık 2009’da Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e önergeyle soruyor:
“Aradan iki yıl geçmesine rağmen, iptal kararı uygulanmamakta, Seydişehir’deki işgal sürdürülmekte, haksız kazanç devam etmekte, özelleştirilen alan amacı dışında rant ilişkilerine alet edilmektedir. Bakanlık ve Hazine yasalardan doğan yetkilerini neden kullanmamaktadır?”
Bakan Şimşek bir hukuk kararını uygulamadığı için, yarın nasıl hesap verecek, ayrı bir soru.
SON DURAK
Atilla Kart aynı önergesinde sormaya devam ediyor:
“Bu durum Başbakan ile yakın ilişki içinde olduğu kamu oyu tarafından bilinen alıcı firmanın himaye edildiği ve bu durumun halen sürdürüldüğü yolunda kamu oyunda mevcut olan kuşku ve eleştirileri haklı kılmaz mı?”
Bu sorular sanki boşluğa soruluyor. Önergeye çıt yok, hukuki kararların görmezden gelindiği gibi.
Şimdi gelelim bugüne. Bugün taze bir gelişme var. Bu yazı o tazeliği aktarmak için yazılıyor.
Danıştay İdari Dava Daireleri, 13. Daire tarafından verilmiş iptal kararını onaylıyor.
Seydişehir ve öteki varlıkların özelleştirilmesi, en üst hukuk kurulunca durduruluyor.
Bundan öte bir hukuk artık yok, bu son hukuk durağı.
Yürütmeyi durdur, hayır, iptal et, hayır. Hükümet şimdi bu karar karşısında ne yapacak?
Hukuk olmadan demokrasi olmayacağına göre, bu olay bu iktidar için demokrasi testlerinden biri. Uyar mı, uymaz mı, kendi bileceği iş.
Uymazsa, yarın yine hukuk çerçevesinde bunun hesabının sorulacağı ortada.
Su baskınları oylarınızla sizin eseriniz
İSTANBUL’da metrekareye şu kadar kilogram yağmur yağmış, görülmemiş sağanak yağış düşmüş falan, filan.
Tamam da, caddelerdeki ızgaralar neden çalışmıyor, rögarlar neden su geçirmiyor, pek çok yeri neden su basıyor? Sel baskınında derelerin intikamı denilip, neden hâlâ dere kenarlarına inşaat izni veriliyor?
Az değil, İstanbul’u bugün yöneten zihniyet tam on altı yıldır iş başında. Ama, yağmur indiğinde, hâlâ sanki deniz taşıyor, İstanbul’u esir alıyor.
Ev ve iş yerlerinde su baskınına uğrayanlar feryat figan, TV’lerde görüyorum, Hiç kimse şikayet etmesin. Siz oy verdiniz, bu zihniyet on altı yıldır sizin oylarınızla görev başında.
Ev ve işyerlerinde su baskınlarını, yollarda oluşan gölleri oylarınızla siz davet ediyorsunuz. Şikayete hakkınız yok.
Paylaş