Başbakanlığın emrinde. Maliye Bakanlığı bütçesinde bulunuyor. Sel, yangın, deprem gibi doğal ve doğal olmayan felaketler karşısında kullanılmak üzere kurulan bir fon. Hükümet bu fondan Bingöl'e 600 milyar lira gönderiyor. 600 milyar hangi derde çare oluyorsa!..
Ama, bu o kadar ilginç değil. Asıl ilginç boyut başka yerde. Felaketler karşısında kullanılması gereken Acil Destek Fonu, geçmiş yıllarda belediyelere aktarılıyor, belediyelerin olağan ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla!. Neresinden tutacaksınız?.. Müteahhit çalıp çırpıyor, devlet de elindeki parayı amacı dışında kullanıyor!..
Halkın dünkü tepkisiyle daha da dramatik hale dönüşen Bingöl Depremi arkasından, ortaya farklı olaylar çıkıyor.
ESNAFA BORÇ TAKMAK
Önce müteahhitler...
İlk ve genel tepki, Bingöl'de kamu binalarının çökmesi üzerine. Her zaman olduğu gibi, depremin ilk günlerindeki tepki müteahhitler üzerinde yoğunlaşıyor. Çalıp çırpma, malzeme kaçırma...
Peki, bunlara karşı ne yapılıyor?.. Zaman aşımı nedeniyle, yargıdan kurtulmayı beceriyor çoğu!.. Peki, o zaman aşımını nasıl ayarlıyorlar?.. Yani, birkaç yıl yargıdan kaçmayı nasıl beceriyorlar?.. Burası sır!..
Ama buna karşılık, Yargıtay birkaç ay önce bir karar alıyor ve deprem nedeniyle mahkemeye düşmüş inşaatları zaman aşımı kapsamı dışında tutuyor. Çok yerinde bir karar!.. Buna rağmen, hálá bazı müteahhitler nasıl oluyor da yargıdan kaçabiliyor?..
Kaldı ki, 1999 depreminde yargıya düşen müteahhitlerin çoğu, sorun Düzce, Yalova, Adapazarı esnafına bile, 5, 10, 15 milyar lira borç takıp kaçmış durumda!..
1999 konutları perişan!..
20 bin kişinin canına mal olan Yalova, Düzce depreminden sonra, deprem konutları inşa ediliyor.
Şimdi o konutları gidip görmenin tam zamanı!.. Kimi akıyor, kiminin kapısı daha açmadan kırılıyor, kiminin fayansları çoktan çürümüş!.. Altyapı zaten hak getire!..
Depremde yıkılan binlerce evi müteahhitler yapıyor. Peki, bu deprem konutlarını kim yapıyor?.. Buradaki çalıp çırpmanın hesabını kim veriyor?..
Çadırın tanesi 800 milyon
BİNGÖL'de dün halk ayaklanıyor. Belki bir bölümünde provokasyon var. Devletin hemen ve en kolay vereceği yanıt.
Ancak, olayda bir de Vali Bey ve çadırlar konusu var ki, deprem felaketi üstüne gelen organizasyon felaketi. Aslında, sorun yine çok boyutlu. Çadırların tanesi 800 milyon lira. Yani, değerli. Satılırsa, iyi para ediyor!.. Kızılay ilk gün 3.700, dün de 1.300 olmak üzere, toplam 5 bin çadır gönderiyor. İhtiyaç, iki bin dolayında. Bir çadır beş kişilik. Yani, iki bin çadır, onbin kişi demek ki, çoktan yetiyor. Bununla birlikte, dün çadır kavgası yaşanıyor.
Halk ayaklanınca, kim kaparsa elinde kalır zihniyetiyle, 900 çadır kentin girişinde bekletiliyor!..
Erdoğan'ı aklayan Vali
HALKIN ayaklanmasında çadırların dağıtılamaması rol oynuyor. Çünkü, Bingöl Valisi Hüseyin Avni Coş organizasyonu yapamıyor. ‘‘Önce ihtiyaç sahiplerini tespit edelim’’ diyor. Aslında haklı.
Ancak, örneğin son Afyon depreminde, benzer sorunla karşılaşılıyor ve oradaki yetkililer, muhtarlardan sorarak, ihtiyaç sahiplerini hemen belirliyor. Vali Coş, bu becereyi gösteremiyor.
Ama, onun bir başka becerisi var. Recep Tayyip Erdoğan hakkında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, yaptığı bir yolsuzluk iddiası üzerine, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişi olarak, Coş'u görevlendiriyor.
Coş, Erdoğan'ı aklayan bir rapor yazıyor. Son kararnamede de Bingöl Valiliği'ne atanıyor!..