Paylaş
İstanbul’da, Balıkesir’de ya da başka bir yerde faaliyet gösteren iş yerlerini hepiniz biliyorsunuz. Bilinen markalarla çalışan bu iş yerleri tatil günleri işçi aldığını bildiriyor.
Bir sendikanın, bir iş yerinde toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için o iş yerinde çoğunluğa sahip olması gerekir. Tekgıda-İş kendi alanına giren iş yerlerinde toplu sözleşme için başvuruyor. Tekgıda-İş dürüst ve gerçek bir sendika. İşçiden gibi görünüp, onunla bununla al tekke, ver külah vaziyetinde asla değil. Gıda alanında iş yapan firmalar bunu iyi biliyor.
ÇOĞUNLUĞU ENGELLEMEK
Tekgıda-İş başvurduğunda, o firmalar “sen burada toplu sözleşme yetkisine sahip değilsin, senin çoğunluğun yok” diyor.
Bunu söylemek için ne yapıyor? Tatil günlerinde aldığı ya da almış gibi gösterdiği işçilerin, geriye dönük işçi sigorta belgelerini veriyor. Başvuru tarihinde işçi sayısını arttırmış gösteriyor. Yani, naylon fatura düzenlemek gibi, naylon işçi alımı göstermek. Bunu yaparak, Tekgıda- İş’in çoğunluğunu engellemeye çalışıyor.
Açıkça kanuna karşı hile yapıyor. Sendikal örgütlenmenin önünü kesmeye çabalıyor. Kötü niyetli davranıyor. Tekgıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel bu durumdan hareketle Çalışma Bakanlığına soruyor:
“Sendikal örgütlenmeye hukuksuz bir şekilde engel olan bu tür uygulamalara nasıl tedbir alacaksınız? Nasıl bir yol izleyeceksiniz? Ayrıca 402 işçi bu işyerlerinde haksız yere işten çıkarılmıştır. Görüş ve önerilerinizi bildirmenizi arz ederiz.”
Bakanlığa yazılan yazının tarihi 17 Ocak 2011.
MUHTEŞEM YANIT
Mustafa Türkel’in bu sorularına Çalışma Bakanlığı 2 Şubat 2011 tarihinde yanıt veriyor.
Belli yasa maddeleri saydıktan sonra bombayı patlatıyor:
“Bu gibi durumlar ancak yasa değişikliği ve yargı yoluyla önlenebilir.”
Bakanlık Tekgıda-İş’in yaptığı şikayetin doğruluğunu kabul ediyor, uzun uzun yorumlara giriyor, hatta bu durumların belirlenmesi halinde ilgili iş yerlerine idari para cezası uygulanacağını belirtiyor. Ancak varolan yolsuzluğu önlemek üzere herhangi bir girişimde bulunmuyor. Tekgıda-İş, Bakanlığa yazdığı yazıda çalışma müfettişlerinin de bu çarpık gelişmeyi görmezden geldiklerini belirttiği halde, Bakanlığın buna ses çıkarmadığını, vurguluyor.
Durum yasalara açıkça aykırı, bir sendikal hakkın göz göre göre elden alınması. Ama Bakanlık buna seyirci. Bakanlıktan aldığı bu yazı üzerine Tekgıda-İş bu kez durumdan iktidarı ve muhalefeti haberdar ediyor. Meclis Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna, AKP Genel Başkanlığına ile CHP Genel Başkanlığına birer yazı yazıyor. Başından sonuna durumu özetleyerek bu haksızlığın ve hukuksuzluğun önüne geçilmesini, gerekiyorsa belli yasaların düzeltilmesini öneriyor.
Bu yazılar belirttiğim yerlere üç gün önce gönderiliyor.
Sizce, bir düzelme olur mu? Bir gelişme, hukuka dönüş mümkün olabilir mi?
Libya üzerinden AB kapısı
KİMSENİN aklına kolay kolay gelmez ama, Batı basınında Libya üzerinden Türkiye’ye dönük dikkat çeken yorumlar yazılıyor.
Bunlardan biri çok dikkat çekici .
Arap ülkelerinde arka arkaya isyanların patlaması, Batıda gözleri Türkiye’ye çeviriyor. Bölgenin tek demokratik Müslüman ülkesi olarak, Türkiye gösterilirken, Türkiye’nin Arap dünyasına köprü olabileceği tezleri yine gündeme düşüyor.
Bir itirafla birlikte. “Avrupa ülkeleri açıkça söylemeseler bile Türkiye’nin AB üyeliğini dondurmuş bulunuyor”
(Die Zeit; 17/02/2011).
Arap ülkelerindeki isyandan önce durum bu. İsyan sonrasında ise bu yorumlar tamamen değişiyor;
“Avrupa şimdi büyük bir şansla karşı karşıya. Türkiye’ye AB kapısını açarsa, Türkiye, Arap dünyası ile Avrupa arasında daha kolay diyalog kurulmasına katkıda bulunabilir. Türkiye-Libya ilişkileri bunun örneğidir”
(Die Zeit; 17/02/2011).
Kimin aklına gelirdi ki?
Araplarda isyanlar patlayacak, Avrupa onlarla iyi diyaloga sahip olduğunu düşündüğü Türkiye’ye
sahip çıkmayı ve AB kapısını aralamayı aklına getirecek.
Aman sakın o kadar heveslenmeyin bu sadece geçici bir yorum.
Araplarda durum değişir ya da her şey rayına oturur, Avrupa’nın rotası da eskiye döner.
Paylaş