Paylaş
Amerika’da soruyorlar. Güvenlik mi, özgürlük mü? Hangisi için hangisinden vazgeçersiniz? Nereye kadar vazgeçersiniz? 13 Mayıs tarihli Time dergisinde güvenlik-özgürlük anketi yayınlanıyor. Anket Boston saldırısı sonrasında yapılıyor. Bizde Reyhanlı sonrasında henüz böyle bir anket yok. Ama, Amerikan dergisindeki anket bize de ışık tutabilir.
TERÖRÜ ÖNLEMEK
Halka soruyorlar:
Sizin ya da ailenizden herhangi birinin teröre kurban gitmesi korkusu arttı mı? Yüzde kırk evet diyor.
Hükümetin önlemleri ne olursa olsun, teröristler bir yol bulup yine de terörü gerçekleştirir mi? Yüzde altmış üç, nasıl olsa bulur, diyor. Yüzde otuz iki, hükümet önleyebilir düşüncesinde.
Terörü önlemek amacıyla her yere kamera konulmasını onaylar mısınız? Yüzde seksen bir gibi yüksek oranda çoğunluk evet diyor.
Telefonların dinlenmesi, e-maillerin denetlenmesi? Yüzde otuz sekiz kabul ediyor.
Kimlikleri belirleyecek, şahısların yüzlerini netleştirecek teknolojilerin kullanılması? Yüzde yetmiş dokuz, tamam diyor, kabul ediyor.
KAFALAR KARIŞIK
Ve iki kritik soru geliyor, özgürlüklerle bağlantılı.
Terörü önlemek adına özgürlüklerden vazgeçmeye hazır mısınız? Yüzde kırk vazgeçmeye hazır. Bence yüksek bir oran. Aynı bağlamda diğer soru şu.
Terörü önlemek adına hükümetin özgürlükleri kısma yoluna gitmesi sizi kaygılandırıyor mu? Yüzde altmış bir, kaygılandırıyor, diyor.
Anketin tamamını bakarsanız, ortada bir çelişki var. Terörü önlemek adına, halk hükümetin yetkilerini arttırmasını onaylıyor, ancak özgürlüklerin kısıtlanmasından kaygı duyuyor. Belli ki, özgürlük-güvenlik dengesinde kafalar karışık.
Hükümetin yetkisi arttığı anda, özgürlük zaten elden gitmiş oluyor. Hangi kaygı? Reyhanlı’da olduğu gibi, sadece yayın yasağı ile sınırlı kalmayabilir. Time anketi de buna işaret ediyor.
Swoboda ayıp etti
KEMAL Kılıçdaroğlu Brüksel’deki ziyaretinde Erdoğan’ı eleştiriyor, “Erdoğan da Esad gibi baskıcıdır” diyor.
Kılıçdaroğlu’nun Avrupa Parlamentosu Sosyalist Gurup Başkanı Swoboda ile görüşmesi var. Ancak, Swoboda görüşme öncesinde yazılı açıklama ile “Esad ile Erdoğan karşılaştırılamaz” diyor, Kılıçdaroğlu sözünü geri almıyor, Swoboda da görüşmeyi iptal ediyor.
İki tarafın da zafiyeti var. CHP açısından Swoboda’ya gösterilecek örnekler var. Örneğin, Avrupa Konseyi Türkiye raportörü raporunda “Erdoğan’ın baskıcılığını” çok açık bir dille aktarıyor. Brüksel’deki CHP yöneticileri Swoboda’ya bunu hatırlatabilirdi, CHP bunu atlıyor.
İki, Sosyalist Enternasyonal Başkanı Ayala Silivri’de duruşmaları izlemek istiyor, biber gazı, polis müdahalesi, onun izlenimleri ve açıklamaları var. Brüksel’deki CHP yöneticileri Swoboda’ya bunu da hatırlatabilirdi, CHP bunu da atlıyor.
Swoboda’ya gelince, bir muhalefet lideri görüş açıklıyor. Kendisi aynı düşüncede olmayabilir, ama görüşmeyi iptal etmek her türlü nezaket ve diplomatik kuralı aşıyor. Çok ayıp ediyor.
Swoboda Erdoğan’ı ne kadar tanıyor, aralarındaki hukuk nereden kaynaklanıyor? Türkiye’de olup biteni ne kadar izliyor?
Bu arada Devlet Bakanı Egemen Bağış’a gün doğuyor. Bağış bu gibi durumlarda hazır ve nazır, hemen çıkıyor ve demeç patlatıyor. Bunu hep yapıyor, çıkışları antipatik, farkında değil. Hazret, Erdoğan’ın yeminli müşaviri.
Paylaş