Paylaş
Önceki gün isteğini tekrarlıyor, “neden görüşmek istediği” soruluyor. Feyzioğlu son günlerin sıcak konusu “Balyoz ve Ergenekon davalarının yeniden görülmesine ilişkin formül” üzerinde bilgi sunmak isteğinde olduğunu bildiriyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir saat sonra kendisine randevu veriyor.
Yüksek yargı birbirine giriyor, yargıç ve savcılar birbirini suçluyor, hükümet yargıyı hedef alıyor, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, kuvvetler ayrılığı fiilen çöküyor, hukukun çivisi çıkıyor, Gül köşesinde sessiz, facialar dizisini izliyor.
İzlerken kaygılı ve mutsuz, Metin Feyzioğlu’nun girişimiyle, öyle görünüyor ki, nihayet aktif tavır alacak.
‘KUMPAS’
Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan bir yazısında “Orduya kumpas yapıldı” diyor. Kumpas, Ergenekon ve Balyoz davaları. Ne zaman diyor? Yolsuzluk iddiaları hükümete uzandığında diyor, eskiden “orduya kumpas”, şimdi “hükümete kumpas”.
Madem kumpas, Ergenekon, Balyoz ve orduyla ilgili diğer davalarda mahkûm olanlar, yıllardır hapis yatanlar ne olacak?
Metin Feyzioğlu bir hukuki formülle Çankaya’ya çıkıyor.
AF DEĞİL
Bu formül af değil. Af, toplumda hem tepki yaratıyor, hem de aftan yararlanacak önemli bir kesim, hele de kendisini suçsuz görenler, afla kendilerini zedelenmiş hissediyor. Feyzioğlu bunu düşünmüyor.
“Yeniden yargılama yolunu açacak yasal düzenleme” düşünüyor. Yargı hizmetinin etkinliğini arttıran yasa ile ilgili bir düzenleme.
Bunun hakkında Gül’e bilgi veriyor. Yasal düzenleme, yine Tayyip Erdoğan’a bağlı. Ne çıkacağı belli olmaz, Erdoğan’a takılabilir.
Bununla birlikte, Gül, Feyzioğlu’nun getirdiği öneriyi inceletecek, muhtemelen Erdoğan’a aktaracak. Sonuç alınır mı, bilmiyorum.
Türkiye TIR’lattı
SUÇ duyuruları, yasaklamalar, o yasakları kaldıran yargı kararları, yargı-yasama-yürütmenin birbirine girmesi, her yerde
kavga, bu kavganın ekonomiyi tehdit etmesi, buna rağmen, bitmeyen kin ve öfke, tek tek kişilerle hesaplaşma.
Bu olağanüstü karmaşaya Suriye’ye silah götürmeye çalışan, sınırda yakalanan TIR ekleniyor. Fırtınanın biri bitmeden öteki başlıyor. Suriye’ye silah;
1- Neden gönderiyorsun, sana ne? Suriye daha üç gün önce seni Birleşmiş Milletler’e şikâyet etmiyor mu?
2- Kaldı ki, devlette birileri silah gönderiyor, devlette birileri yakalıyor, bunun adı ülke yönetmek mi?
Her gün son dakika haberleriyle çalkalanan bir ülkede ne huzur var, ne güven.
‘Ortadoğu’nun Karakutusu’
· Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in “Saddam uyarısı” gerçekleşiyor.
· Kaddafi Kuran’ı anayasa olarak kabul ediyor, aynı gece “onur konuğu” Fidel Castro.
· Filistin’in efsanevi lideri Arafat’ın zehirlenerek öldürüldüğü iddiası, peki onu zehirleyen kim?
· Kuveyt Emiri Şeyh Sabah Taif’te yoğurt-ekmek yemek zorunda kalıyor. Koca şeyh neden bunu yapıyor?
· Turgut Reis’in Libya’daki kabri bombalanıyor mu?
· Her yerde pimi çekilmiş bombalar, Mağrip’ten Maşrık’a kadar “patlamaya hazır”, emir bekliyor.
Ortadoğu’yu yıllardır yakından izleyen gazetecilerden biri de Kenan Akın. Elli üç yıllık gazetecilik hayatında Ortadoğu’da seksen defa tur atıyor, pek çok lideri yakından tanıyor, pek çok olaya tanıklık ediyor.
Kenan Akın gördüklerini, yaşadıklarını kitaba döküyor. Hem analizlerle, hem yakası açılmadık anekdotlarla. “Ortadoğu’nun Karakutusu” kitabını okurken, kapıldığınız duygu şu, Ortadoğu Osmanlı İmparatorluğu’na ihanetin bedelini ödüyor gibi. Ortadoğu’da bugün ne olup bittiğini anlamak için okunması gereken bir kitap.
Paylaş