Koca Alman Başbakanı tek bir arabayla geliyor. Ne bakanlar, ne çevresinde kendini gösterme heveslileri, ne il, ne ilçe başkanları, ne gürültü, ne patırdı. Sade bir geliş.
"17.15’te geleceğim" diyor. Dakika sekmiyor, saat 17.15’te geliyor. "Üç saat kalacağım" diyor. Katıldığı programdan etkilendiği için, yarım saat uzatıyor. Program, dakika dakika düzenlendiği gibi, akıyor. Alman Başbakanı Angela Merkel programla tam uyum içinde. Ne afra, ne tafra, herkese saygılı. Sağa, sola cevap yetiştirmek telaşından uzak.
Önceki akşam Frankfurt.
Doğan Medya Gurubu International Frankfurt Baskı Tesisleri. Burada Çince Polonyaca, Arapça, Yugoslavca da dahil olmak üzere, sekiz dilde baskı yapılıyor.
Aynı yerdeDoğan Medya Gurubu’na ait, Euro D’nin (TV)onuncu kuruluş yıldönümü kutlanıyor.
Merkel’i Aydın Doğan ve ailesi karşılıyor.Her hareket, protokole uygun üslup ve zamanda.
CREME DE LA CREME
Klasik deyimle, creme de la creme, yani toplumun kaymak tabakası.
Hemen hiç bir sosyal etkinliğe katılmayan Deutsche Bank’ın Başkanı Josef Ackermann’dan başlayarak, Almanya’nın çeşitli sektörlerde önde gelen iş dünyasının seçkin temsilcileri. En büyük medya gurupları. Milyarlarca Euro’ya hükmeden bir topluluk. 400 davetlinin 150’si, Almanya’nın kaymak tabakası.
Euro D’nin yıldönümü kutlaması, öncesinde Merkel’le canlı yayınlanan soru-cevap, ardından kokteyl ve yemek, Aydın Doğan ve Merkel’in konuşmaları davete katılan Almanlar’a bile dudak ısırtıyor.
İlan edildiği gibi, su gibi akan bir program, Kanal D’nin düzenlediği mükemmel bir organizasyon.
Herhangi bir Türk Gurubunun, değil Almanya’da, Türkiye’de bile, böyle bir kaymak tabakayı kendine çekmesi, böyle bir organizasyona imza atması güç.
GECENİN YILDIZI
Tam bir yıl önce, Alman seçimlerini izliyorum. Her Alman liderini olduğu gibi, Merkel’i de, farklı kentlerdeki seçim meydanlarında takibe alıyorum.
O meydanlardaki Merkel ile önceki akşam izlediğim Merkel arasında dağlar kadar fark var. Geçen yıl, bana çok sıradan gelen Merkel, şimdi tam bir Şansölye. Vaziyete hakim. Kendisinden emin:
"Entegrasyon (bütünleşme) ile ilgili bir şey oldu mu, Tayyip Erdoğan, sık sık bana, beni arayabilirsiniz, diyor. Oysa, Türkler’in Almanya’da entegrasyonu onun değil, benim sorunum".
Merkel, Almanya’da yaşayan yabancıların, sayısal ağrılık nedeniyle, özellikle Türkler’in, Alman toplumuyla bütünleşmesine büyük ağırlık veriyor. Entegrasyonu devlet bakanlığından alarak, Başbakanlığa bağlıyor. Bu yatay değil, derinlemesine bir entegrasyon:
"İnsanların, birbirlerine nereden geldiklerini sormadıkları bir ortamı arıyorum".
Ağır sorunlarla karşılaşan göçmenlere, nefes aldıran bir bakış.
SAVAŞA HAZIRLIK GİBİ
Ekim başında Merkel Ankara’ya resmi ziyarette bulunuyor. TV’de ve davetteki konuşmaları, Ankara’ya gelmeden önce, Ankara’ya vereceği mesajları içeriyor.
Önceki akşam davete, Berlin’deki kabine toplantısından sonra katılıyor. Orada Lübnan’a asker gönderme kararı alınıyor. Türkiye ile iki fark var.
Lübnan’a gidecek Alman askeri Hizbullah’a gelebilecek silahları önleme görevi üstleniyor. Dolayısıyla, fiili bir çatışmaya girme ihtimali epey yüksek. O nedenle, Almanya’da hava, Lübnan’a asker göndermek, kendini savaşa hazırlamak gibi.
İkinci fark, asker göndermek, bizdeki gibi, yeri yerinden oynatan tartışmalara sahne olmuyor.