Paylaş
1985 Brüksel Heysel Stadı. Maçtan önce İngiliz holiganların saldırısı ile 38 İtalyan ve bir Belçikalı hayatını kaybediyor, spor tarihinin kara lekelerinden biri Heysel faciası. Faciayı yaşayanlardan biri de, o maçta Juventus formasını giyen Prandelli, Galatasaray’ın yeni teknik direktörü. “O faciayı hiç unutamadım”. (Der Spiegel, 2 Haziran 2014, s. 117).
Heysel Prandelli’de öyle iz bırakıyor ki, futbolculuğu ve teknik direktörlüğü farklı bir öze ulaşıyor. Ama, önce futbol dünyasına bakışı:
“Maçı kazandığımda, hiç yalnız değilim, herkes yanımda. Ama kaybedersem, tek başına kalıyorum. Önüne gelen bana öğüt veriyor, şu oyuncuyu şöyle oynattı, ötekini böyle oynattı, onun için kaybetti gibilerden. Bin türlü fikir, sorumlu elbette benim”.
Bizim futbol dünyamıza yabancı gelmeyen sözler. Bir sezon boyunca, her maçtan sonra teknik direktörlere yapılan eleştirilerin benzeri. Demek her yerde aynı.
AUSCHWİTZ
Teknik yönünü bilemem ama, Galatasaray’ın yeni direktörü son derece donanımlı bir kişi. Futbolcuları sadece maça hazırlamıyor, onları çeşitli alanlarda eğitiyor. Heysel’i yaşamış, futbolda şiddetten çok yakınıyor, oyuncuları şiddetin her türüne karşı mücadeleye özendiriyor.
Heysel’i yaşamış, tarih bilinci aşılamak önde gelen düşüncelerinden biri. Polonya’da katıldığı bir turnuvada teknik direktörlüğünü yaptığı takımın futbolcularını Auschwitz Nazi toplama kampına götürüyor. Neden oraya? “Tarihte insanlığın nasıl bir cinnet yaşadığını unutmamak için”. (Der Spiegel, aynı yerde.) Devamı var, “Heysel faciasını, Auschwitz çılgınlığını futbolculara hep hatırlatmak gerek”.
İtalya’nın teknik direktörü olarak şu son Dünya Kupası’na giderken, Brezilya’daki sosyal çalkantıyı, protestoları futbolcuları ile tartışıyor, onlara Brezilya’yı bir de bu açıdan anlatıyor, “Bunu ihmal etmek yanlış olurdu”. (Der Spiegel, aynı yerde.)
Dün anlaşmayı imzalıyor, teknik başarısı ne olur bilemem, ama Galatasaray’ın adam gibi bir teknik direktör bulduğu kesin.
Organizasyon eksik
AKP’liler de itiraf ediyor, “İyi bir aday buldunuz”. CHP ve MHP milletvekillerine kuliste, Ekmeleddin İhsanoğlu için.
TV’ler canlı vermese de, kısa bir haber olarak geçse de, gittiği her yerde saygıyla karşılanıyor İhsanoğlu. Her yerde yakın ilgi görüyor, herkesin sorusunu yanıtlamaya çalışıyor, tam bir manavla el sıkışacak, çevresine herkes doluyor, buluşma içinde buluşma eksik kalıyor.
Bu arada CHP tabanı İhsanoğlu’na yavaş yavaş ısınıyor. Ancak, olup bitenler bir kargaşa içinde, organizasyon eksik. Kalabalık içinde bir oraya bir buraya giderken, sanki bir plan eksik.
Ayrıca, polemik adamı değil, demagojiye cevap vermiyor, ama aziz halkımız alışkın, kendisinden polemik bekliyor, “Helal olsun, taşı gediğine oturttu” gibilerinden. AKP’liler itiraf ediyor, “elit bir isim”. Yani, Kasımpaşalı değil.
Korkudan mı istifa etmiyor
KATILDIĞI her etkinlik baştan sona canlı yayında, hangi saat olursa olsun, yedi-sekiz kanalda birden. Buna rağmen, Tayyip Erdoğan çıkıyor ve “Doğru eşit şartlarda değiliz” diyerek, kendisine bu yöndeki eleştirilere bu karşılığı veriyor. Pes.
“Merkel başbakanlığı bıraktı mı” diyerek, seçimlere giderken Merkel’in de başbakanlıktan istifa etmediğini söylüyor. Dünyanın neresinde başbakanlar seçime giderken istifa ediyor, tek bir örneği yok. İstifa etmiyorlar, çünkü parti olarak seçime giriyorlar, tek bir makama, tek başına seçilmek için değil. Herkes soruyor, “Erdoğan seçimi kaybetmekten korktuğu için mi Başbakanlıktan istifa etmiyor?” Çaktırmıyor ama, belki de öyle.
Paylaş