Paylaş
“Farklı alanda kömür çıkarmak” cümlesini o rapordan aktarıyorum. O cümle Türkiye’deki belli bir düzenin özeti.
Bursa’da 19 işçinin hayatına mal olan maden ocağındaki patlama, işte o farklı alanda üretim yapılan yer.
Nasıl bir yer orası? Hikaye sıradan değil.
Bursa’da bir maden ocağı var. Onun yanında, üçüncü sınıf tarım arazisi bulunuyor. Tarım arazisinde kömür yatakları var. Maden ocağı sahibi o araziyi alıyor ve
kömür çıkartmaya başlıyor. Farklı alan işte orası.
İş müfettişleri o alanı denetliyor. 2007 ve 2008’de üretim kurala uygun. 2009 Haziran’daki denetimde havalandırmanın iyi çalışmadığı ve bir an önce düzeltilmesi isteniyor. Ama, düzeltilmiyor.
19 işçinin hayatını kaybettiği patlama, havalandırması düzeltilmeyen bu farklı alanda.
Buradan iki soru çıkıyor.
1-“Farklı alan” önce kime ait? Örneğin, devlete mi?
2-O alan ne zaman ve kaça maden ocağı sahibine satılıyor?
Çünkü 19 işçinin ölüm yolculuğu oradan başlıyor.
İmralı kararı bekleniyor
Kapatılan DTP’nin 19 milletvekili Meclis’te kalacak mı, Meclis’ten vaz mı geçecek?
Birkaç gün önce Diyarbakır’da yirmiye yakın sivil toplum örgütü DTP’li yöneticilerle görüşüyor. Toplum örgütlerinin ortak dileği:
“Meclis’i terk etmeyin. Siz Meclis’te siyaset yapmak için seçildiniz. Siyasi mücadele alanı Meclis’tir. Seçmenin sizden talebi budur. Size düşen Meclis’i bırakmak değil, ‘biz nerede yanlış yaptık’ hesabı yapmaktır. Şiddeti derhal önlemek gerekir. Bunun için Meclis’te bulunmak önemlidir.”
Aklı başında sözler. DTP dipten gelen bu sese kulak verecek mi?
DTP’nin ne yapacağına İmralı karar verecek. Şimdi oradan gelecek sinyal bekleniyor. Ne yazık ki ve hala İmralı bağımlısı bir durum.
Kürt partileri arkaya arkaya bu nedenle kapatılıyor. Aradan yıllar geçiyor, DTP aynı nedenle kapatılıyor.
Çağ değişiyor, ama ne yazık ki, bazıları aynı yerde durmakta ısrar ediyor. Biraz de, kendi düşünceleri, kendi görüşleri ile davranmayı akıl etseler, hayat onlar için, bizler için, Türkiye için belki çok daha makul bir duruma gelecek.
Beşir Atalay’ın titreten açıklaması
KÜRSÜDE İçişleri Bakanı Beşir Atalay. Sözüm ona, son günlerde yaşadığımız olaylara ilişkin açıklama yapacak.
Nerdeee! Atalay her zamanki gibi, yarım saat konuşup da, hiç bir şey söylememe şampiyonluğunu kimseye bırakmıyor. Yine hayat hikayesi. Yine tek bir bilgi yok.
Ne diyor? “Açılım devam edecek.” Bunu sağır sultan bile biliyor.
Sonra? Sonrası alıştığımız bir manevra. “Medya abartıyor.” Bu söz artık komik kaçıyor. Aynı basın toplantısında pek çok gösteriye dikkat çekip, “biz gerçek durumu biliyoruz” edasına kapılarak, “vaziyete hakimiz” mesajı.
Umarım hakimsiniz, ancak bu hakimiyet yapılan açıklamadan hiç, ama hiç çıkmıyor. Atalay o kadar boş konuşuyor ki, dünkü basın toplantısından sonra okuyucular arıyor ve “Bakan bu toplantıyı neden yaptı” diye soruyor.
Bu haklı soruya ben de katılıyorum.
Hukuk o noktayı zorluyor
1993’te Bingöl’de 33 askerin şehit edilmesi ile ilgili olarak, dönemin Asayiş Bölge Komutanı emekli orgeneral Necati Özgen önceki akşam NTV’de uzun uzun açıklamalar yapıyor.
Özgen zaman zaman sinirleniyor, zaman zaman bağırıyor, ancak 33 askerin pusuya düşürülmesinde iki soru yine açıkta kalıyor.
1-Malatya Jandarma Komutanlığı o askerleri neden korumasız gönderiyor?
2-Askerlerin gönderildiği minibüs şoförleri kim?
Bu iki soru 33 askerin şehit edilmesiyle ilgili davanın iddianamesinde de geçiyor. Emekli orgeneral Özgen NTV’de sorumlu olarak “Malatya” diyor ve noktayı koyuyor.
Şimdi, hukuk açısından, o noktadan ötesine geçmek zamanı.
Paylaş