ASKERİ uçakta üç sivil var. Ankara’dan Afyon’a uçuyor.
Başbakan Bülent Ecevit, Turizm ve Tanıtma Bakanı Orhan Birgit, Rahşan Ecevit.
Temmuz 1974. Afyon’a hareket etmeden önce, Ecevit’e dünyayı ve Türkiye’yi yıllarca etkileyecek bir haber geliyor. Kıbrıs’ta Sampson darbesi. Bu darbe, Kıbrıs’taki Türk toplumunun sonu anlamında. Türkiye’yi nereye götüreceği belli olmayan bir süreç başlıyor. Sonunda belki, savaş var.
Ecevit elde daha net bilgilerin olmadığı o çok erken saatlerde Birgit’i yanıtlıyor:
"Askere, hazır mısınız, diye soracağım. Hazırsa, bütün siyasi sorumluluğu üstlenirim."
Ecevit 1974 Kıbrıs harekatının ilk işaretini veriyor. Daha o anda. Sonra, zaten askeri harekat.
AMBARGO CABASI
Kuzey Irak’a askeri operasyonun çok tartışıldığı bugünlerde, Başbakan Erdoğan önceki akşam, bu yöndeki bir soruya yine aynı karşılığı veriyor:
"Askerden bu yönde bir talep yok."
Bu cümleyi tersinden okursak, askerden bir talep gelirse, hükümet düşünecek.
Oysa, Ecevit ve Kıbrıs örneğinde olduğu gibi, bu gibi durumlarda siyasal sorumluluk üstlenmek önem taşıyor. O sorumluluk doğrultusunda, hükümet edenler askere soruyor. Hazırsa, mesele yok. Askeri harekatın siyasi riski iktidara ait.
Bugüne kadar hep birlikte yaşadığımız gelişmeler, en azından şimdilik, AKP’nin böyle bir siyasal riski üstlenmek istemediğini gösteriyor.
Çünkü, Amerika izin vermiyor. Oysa, Kıbrıs harekatının Amerika’ya rağmen yapıldığını tüm tarih kitapları yazıyor. Sonradan gelen Amerikan ambargosu, işin cabası.
1 MART FIRSATI
Son günlerde, 2003’te Amerika ile diplomatik görüşmeleri yürüten Büyükelçi Deniz Bölükbaşı aynı düşünceyi açıklıyor:
"1 Mart fırsattı, kaçtı, bugünkü PKK terörüne böyle geldik."
O günlerde, 1 Mart tezkeresinin kabulünü savunan az kişi arasında ben de varım. Hatta, bunu savunduğum için, o günlerde TV’lerde, "6’ıncı filoyu denize döken solcular, şimdi Amerika’dan yana" gibi eleştirilerle karşılaşıyorum.
Oysa, Amerika’dan yana olmak, hiç bir zaman ve hiç bir biçimde söz konusu değil. Tam tersine, Türkiye için, 1 Mart tezkeresinin kabulünü zorunlu görüyorum.
Günümüzde yaşadığımız olaylar, 1 Mart tezkeresini savunanları haklı çıkartıyor. Olayın içinde bulunan diplomatların açıklamaları, dört yıl önce savunulan düşüncenin doğruluğunu kanıtlıyor.
KAÇAN BALIK
Halk diliyle, kaçan balık büyük oluyor.
Şimdi karşılaştığımız terörün temizlenmesi için, günlerdir Kuzey Irak operasyonu konuşuluyor.
Ama, acaba bugün böyle bir operasyonun Türkiye’ye maliyeti ne olur?
Dört yıl önce kolay olan bir operasyon, bugün için Türkiye’yi nereye götüreceği belli olmayan bilinmeyenlerle dolu.
Zor, çok zor günler yaşıyoruz, çok zor bir geleceğe yol alıyoruz.
Baykal’ın Japon bakan örneği
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dün gurup konuşmasında çok haklı bir noktaya değiniyor. Adı yolsuzluğa karışan bir Japon Bakan intihar ediyor. Baykal bunu anımsatıyor ve ekliyor:
"Japonya neden kalkınmış, şimdi anlıyor musunuz?"
Çok doğru. Benim de, aklıma Amerika’dan, Avrupa’dan, Japonya’dan Patangonya’ya, Antartika’dan Tasmanya’ya kadar tek bir seçim kaybeden politikacılar geliyor. Onlar seçimi kaybettikleri anda, koltuklarını terkediyor. Baykal ve diğerleri, kaç seçim kaybederlerse kaybetsinler, hep yerindeler. Baykal’ın sorusu gibi:
Şimdi anlıyor musunuz, Türkiye neden geri kalıyor?