Paylaş
Polis geliyor. Adamla polis arasında geçen diyalog şöyle:
- Ne duruyorsun?
- Arkadaşımı bekliyorum
- Ne zaman gelecek?
- Bilmiyorum.
- Adı Ne?
- Ethem Sarısülük.
Polis kurşunuyla öldürülen, üç gün önce toprağa verilen Ethem Sarısülük. Bu diyalog bütün Türkiye’ye yayılıyor. Ağaç kesmeye direnen eylem türü, şimdi nitelik değiştiriyor, “Duran Adam” oluyor.
CHE VE DEVAMI
Evlerde ve işyerlerinde resmen “cadı avı” başlarken, polis şimdi “duran adam” peşinde koşuyor.
Bir zamanlar polis “Che Guevara” yazılı tişört giyenleri topluyor, “terörist” gerekçesiyle. Bir zamanlar polis “poşu” takanları topluyor, “PKK’lı” oldukları gerekçesiyle. Bir zamanlar polis “gür bıyıklıları” izliyor, “komünist” olmaları gerekçesiyle. Hatta, okudukları gazete üzerinden. Günümüzdeki av “duran adam” avı. Demokrasi ile izah edilir yanı yok.
SİVİL İTAATSİZLİK
Hükümet Gezi eylemlerinden “Mesaj alındı” diyor. Eğer alınsaydı, polis “duran adamları” toplamaya kalkmazdı.
Mesajın özü “bireysel özgürlüğüme dokunma”. Polis dokunmak bir yana, insanları tek tek avlamaya kalkıyor. Ve böylece “duran adam” eylemi başlıyor. “Sivil itaatsizliğe” örnek olmak üzere.
Sivil itaatsizlik, hiçbir şiddet içermeyen, pasif direniş. Oturmak, imza toplamak, ölüm orucu sivil itaatsizliğin önde gelen örnekleri. İfade biçimi olarak.
Polisin “duran adama” müdahalesi, onları gözaltına alması, aslında ifade özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne darbe, demokrasi dışı tutuma son bir örnek.
BİÇİM DEĞİŞTİRECEK
Yirmi gün önce “Gezi Parkı’ndaki ağaçlar”, bugün “duran adam”, yarın kim bilir ne.
Bireysel özgürlüklerinin bir daha çiğnenmeyeceği, kendilerine yaşam biçiminin tepeden inme bildirilmeyeceği, herhangi bir eylem sonrasında, söz verildiği halde, eylemci avına girişilmeyeceği inancının yerleşeceği güne kadar bu iş böyle devam edecek gibi görünüyor. Sadece sivil itaatsizlik biçim değiştirecek.
“Mesaj alındı” filan, hiç öyle görünmüyor. Polis insanların peşinde koştukça, mesajın alındığına ilişkin en küçük bir işaret görünmüyor.
DİSK sağduyulu
SOSYAL medyayı kimliği belirsiz, ne oldukları meçhul birileri de kullanıyor, eylemcileri birbirine düşürmek amacıyla. Son örnek, DİSK ile birlikte dört sivil toplum örgütünün eylemi.
Kitlesel eylemin ardından sosyal medyada “DİSK emekçileri sattı” biçiminde tweet’ler dolaşıyor. Oysa,
işin özü şu.
DİSK ve diğer dört örgüt İstanbul’da Şişli’den Harbiye’ye kadar yürümek, Harbiye’de basın açıklaması yapmak konusunda anlaşıyor. Yürüyüş başlıyor, daha Harbiye’ye gelmeden polis barikatıyla karşılaşılıyor.
İki şık var. Ya polis barikatı üzerine yürümek ki, çatışma çıkacak, pek çok insan yaralanacak ya da barikata gelmeden basın açıklaması yapmak.
Sağduyu galip geliyor. Polisin üzerine gitmeden, barikata yaklaşmadan basın açıklaması yapılıyor ve herkes dağılıyor.
Birileri bu sağduyulu eylemi “kaçmak, emekçileri satmak” olarak değerlendiriyor. Kışkırtıcılık yapıyor.
Erdoğan yalnız
AVRUPA’nın pek çok kanalı, radyosu, gazetesi, dergisi benzer yayını yapıyor:
“Gezi Parkı eylemleriyle birlikte Tayyip Erdoğan Batı’dan kopuyor. Batı’da ve ülkesinde yalnızlaşıyor”.
AB ile buluşmaları iptal eden Erdoğan’a dönük eleştirilerin Batı medyasında, Batılı liderler dahil, haddi hesabı yok. Mitinglerdeki söylemi ve polis müdahaleleri Batı’da inanılmaz kaygı yaratıyor, ona güven hızla azalıyor.
Bir an “Acaba doğru mu” diye düşünse, belki hepimiz için hayat çok değişecek, ama artık hayatla inatlaşıyor.
Paylaş