Placido Domingo, Beethoven’le çelişiyor. Biri günümüz dünyasının ünlü tenoru, Beethoven ise, müzik tarihinin vazgeçilmezler listesinin başını çekenlerden.
Fonda hafif bir müzik, bir opera sahnesi, derken Domingo’nun sözleri, "Eğer duymasaydım, ne şarkı söyleyebilirdim, ne beste yapabilirdim" diyor.
Beethoven’in duyma özürlü olduğunu bile bile, görmezden geliyor. Çünkü, o
"Hear The World" (Dünyayı Duy)
kampanyasının ve ona bağlı sivil toplum örgütünün sözcüsü. "Duymak benim için, kesinlikle en önemli şeydir."
Bir İngiliz gazetesinde gördüğüm ilanın peşine düşerek, ilgili internet sitesine giriyorum. www.hear-the-world.com adlı site, Domingo’nun sözleri eşliğinde, beni lise yıllarıma götürüyor.
O yıllarda tartışmanın adı, münazara. Karşılıklı tezlerin çarpıştığı bir tartışma. Liseler arası münazarada tartışılan konu tam bu siteye, onun ötesinde, bugünkü Türkiye’ye denk düşüyor.
Bir görme özürlünün mü, bir işitme engellinin mi, yoksa bir yürüme engellinin mi kaderi daha kahredicidir? Bu soru çevresinde dönen münazarayı, işitme engellinin kaderi daha zordur, tezini işleyen bizim lise kazanıyor.
Buna rağmen, aklım yıllarca yine de aynı soruda takılıyor. Gerçi bu tezi, biz o zaman iyi savunduğumuz için, münazarayı kazanıyoruz, ama gerçekten öyle mi? Bugünkü Türkiye’ye baktığımda, bu soru geçersiz kalıyor.
500 MİLYONUN KADERİ
"Dünyayı duyabiliyor musunuz?" Bu soru, bugün tam
500 milyon insanı ilgilendiriyor. Çünkü, bugün 500 milyon insanın kahredici kaderi, bu soruda. Bahsedilen sivil toplum örgütü de, aynı soru çerçevesinde, bu engeli ortadan kaldırmaya yönelik çalışma yapıyor.
500 milyon insan, yani dünyadaki her 13 kişiden biri işitme engelli. Doğuştan, sonradan, özellikle gürültüden ya da herhangi bir hastalıktan dolayı. Gürültü böyle devam ederse, on yıl sonra, işitme engelli sayısı 700 milyona doğru ilerliyor.
Oysa, insanoğlu daha ana karnında sesleri algılamaya başlıyor.
Ses ve işitmek, her şeyden önce, kendine ve çevreye karşı güven duygusunun anahtarı. Diğer insanlarla anlaşmanın, iletişimin aracı. Hayatın tadını çıkarmanın yolu. Doğa ve müziğin uzantısı olarak. Müzik, insanlığın ortak dili.
HER ŞEY KARANLIK
Sesi algılamayan bir ortamda, diğer insanlarla ve çevreyle iletişimin koptuğu an, kendine güvensizliğin başladığı an. Hiçbir şey duyulmuyor. Her şey karanlık. Görmek yetmiyor. Anlamayı uzaklaştırıyor.
Ve dönüp dolaşıp, güvensizlik. İnsanın her şeyi göze alabileceği, en kritik an. Ve bu an bir türlü bitmek bilmiyor.
İlgili sivil toplum örgütü, Phonak, bu tehlikenin üstüne, bu hastalığın tedavisi için, kendine dünyadan öncüler ve sözcüler seçiyor. Bunlardan biri Placido Domingo. Diğeri, bir kurum. Viyana Filarmoni Orkestrası.
İşitme engelini bugün ortadan kaldırmak mümkün. Teknik o yönde çok gelişiyor. Ancak, sadece teknik yetmiyor. Biraz da, işitme engelini ortadan kaldırmak amacıyla, ciddi gayret gerekiyor.
Türkiye’de o kadar çok gürültü var ki, işitme engelli sayısı her geçen yıl fena halde artıyor.
Bunu ölçmek için, TV’lere bakmak, işitmek açısından, tıbbi yönden hiçbir sıkıntı çekmeyenleri dinlemek yetiyor.
Dünyayı duyabiliyor musunuz? Bunca söyleneni duyabiliyor musunuz? Belki de, asıl kahredici olan, tıbbi yönden hiçbir engel yok iken, pek çok şeyi işitmekten aciz birileriyle yaşamak.