‘Urfalıyım ezelden, gönlüm geçmez güzelden/ Gönlümün gözü çıksın, sevmeseydim ezelden.’
Türküler yağmur gibi:
‘Oy desinler desinler/Dillerini yesinler.’
Nefes almadan bir diğer türküye:
‘Ağam olasın, paşam olasın/Yetim kalasın, bize gelesin.’
Müjde gündüz saatlerinde ulaşıyor. ‘Akşama sıra gecesine gidiyoruz’ denildiğinde, Urfa’da bizim grubu heyecan sarıyor. Türküler, Urfa yemekleri, tamam ama, herkesin aklı, sıra gecesinde.
DÜNYA SAVAŞI’NDAN KALMA
Düşman kapıya dayanıyor. Anadolu sil baştan işgal altında. Birinci Dünya Savaşı sonrası. İşgalden payını alan kentlerden biri de Urfa.
Urfa’da örgütlenme başlıyor düşmana karşı. Genç, yaşlı, kadın, erkek geceleri bir araya geliyor ve direnişin haritası çıkartılıyor.
Önemli bir ayrıntı: Direnişe, o bölgede yaşayan gayrimüslimler de katılıyor. Dolayısıyla, direnişin tartışıldığı o gecelere onlar da katılıyor. Din farkı gözetmeden, ülke herkesin ülkesi.
Direnişin örgütlendiği bu geceler, sırayla, her gece bir evde yapılıyor. Sıra gecesi, deyimi, işte o kurtuluş günlerinden kalma.
Sıra gecelerinde sadece tartışma yok, umut tazeleme, moral kazanma açısından, türkü de var.
Bugün bize kalan sıra geceleri, artık türkü geceleri.
GÖZYAŞLARI
Geçen akşam hepimizin davetli olduğu sıra gecesinde, Urfa Valisi Şemsettin Uzun, Diyarbakır Valisi Efkan Ala, Urfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba ve eşleri de var.
Türküler arka arkaya dökülüyor. Hepsinin ayrı bir anlamı, farklı bir yorumu var. Söyleyen söylüyor, herkes nefes almadan dinliyor. Salona hüzün çöküyor. Bir türkü, biraz daha hüzün, bir türkü, daha çok hüzün.
Derken, Urfa milletvekili Mehmet Atilla Maraş gençliğinde, annesine yazdığı ‘Aney’ şiirini okuyor. Urfa Valisi’nin eşi göz yaşlarını tutamıyor.
Hilmi Yavuz düşüyor aklıma: ‘Hüzün ki en çok yakışandır bize/belki de en çok anladığımız’.
KADINLAR NEREDE
Koca bir salon, hep birlikte ve aynı anda, derin bir duygu tüneline giriyor. Herkes gibi, ben de çevreyi izliyorum. Dikkatimi çekiyor:
Sıra gecesinde yöneticilerin eşleri dışında, yöreden başka kadın yok!.. Erkek toplum!..
Nerede kadınlar?.. Oysa, direnişin doğumunda, seksen yıl önce, o sıra gecelerinde kadınlar yok mu?.. Elbette, var!..
Selam olsun sıra gecelerine, selam olsun Urfa’ya!..
Çiftçi bunu nasıl öder?..
AKIL almaz rakamlar!.. Hem de, en güç koşullarda para kazanan insanların, çiftçilerin hanesine yazılan rakamlar!.. Çiftçilerin borçları!..
Urfa’ya bağlı Akçakale ve Ceylanpınar’da tarımsal sulama yapılan kuyularda elektrikler tamamen kesik. Çünkü, çiftçiler artan elektrik fiyatı, ama düşen pamuk fiyatı nedeniyle, elektrik parasını ödeyemiyor. Ödeyemeyince, TEDAŞ elektriklerini kesiyor.
Urfa Ziraat Odası Başkanlığı’ndan aldığım belgelerde, okuduğum rakamlar korkunç!.. Ödenemeyen borçlar, faiz ve gecikme cezasıyla birlikte, katlanarak artıyor. Şu anda, kimsenin de, bu dertle ilgilendiği filan yok!.. İşte, felaket rakamları:
‘2 Kasım 2003’te Urfa merkez ve ilçelerinde çiftçilerin TEDAŞ’a borcu 108 trilyon lira. Bu rakam 31 Mayıs 2004’te ana para, faiz ve gecikme cezası olarak 347 trilyon 150 milyar liraya yükseliyor!..’
Yok, adamda para yok!.. Ürünü eskisi gibi para etmiyor!.. Geçen yıl 108 trilyonu ödeyemeyen, şimdi 347 trilyonu nasıl ödeyecek?..
Ankara, duyuyor musun Ankara?.. Bir çözüm düşünüyor musun Ankara?..