Paylaş
“Sivillere karşı kimyasal silah kullandığınız söyleniyor”. Ret yanıtı anında geliyor: “Bunlar teröristlerin uydurduğu yalanlar”. Geri çekilmiyor gazeteci: “Fotoğraflar var, pek öyle değil”.
Karşıdaki de geri adım atmıyor, çok tipik: “Madem sivilleri öldürüyorum, ben her seçimi neden kazanıyorum?”
Gazeteci inatçı: “Dünya Sağlık Örgütü, İnsan Hakları Örgütü dahil, çeşitli raporlar var, siz kimyasal silah kullanıyorsunuz”. Karşıdaki bu kez öfkeli: “Aleyhimde dışarıda çok komplo kuruluyor, bizim gelişmemizi istemeyenler var”.
Yanıtların bir bölümü epey tanıdık. Geçen akşam BBC’de bir röportaj yayınlanıyor. BBC’den Ortadoğu uzmanı Bowen’ın Suriye diktatörü Beşar Esad’la yaptığı röportaj bizde soru sorduğunu sanan gazeteci kılıklılara her yönüyle ibretlik ders.
‘ÖLDÜRÜYORSUNUZ’
Bowen sadece gazeteci, karşıdaki diktatör de olsa, yaranma peşinde filan değil. Suriye’deki muhaliflerle ilgili sorusuna Esad “Son zamanlarda pek yoklar” diyor. Bowen fırsatı kaçırmıyor, röportajın zirve yaptığı cümlesi: “Çünkü öldürüyorsunuz”. Esad neye uğradığını şaşırıyor, Bowen okul bombalamalarından örneklerle devam ediyor.
Esad burnundan soluyor: “Bombalamakla ne kazanacağız, neden yapalım bunları”. Röportajın sonunda gardı düşüyor, duygusal sesle: “Ben de insanım, geceleri uykum kaçıyor, hayat benim için çok zor”.
Alın bu röportajı, karşıdaki kim olursa olsun, “Soru nasıl sorulur” diye TV’lerde cümle âlem yalakalara on kez, yirmi kez okutun. Yine de anlarlar mı, sanmam.
YA BOWEN
Bowen’ın başına sonra ne geliyor? Ne gelecek, hiiiiç. Esad’a, halkının yüzde 89 oyunu almış bir diktatöre açıkça “İnsanları öldürüyorsunuz” demesine rağmen, ne tutuklanıyor, ne Suriye’den sürülüyor, ne ona “Sen gazeteci misin, yoksa terörist misin” diye saldırıyor ne de Esad, Bowen’ı halkına ve BBC’ye şikâyet ediyor. Esad bile.
‘Sık lan’ ile Hannover
BİRKAÇ yüz kişi, “gösteri” yapıyor. Göstericilerin çevresini polis sarıyor. Polis amiri orada bulunma nedenini açıklıyor: “Gösteri hakkını özgürce kullansınlar, dışarıdan kimse müdahale etmesin” diye. Göstericilere biber gazı sıkılması için “Sık lan sık” emri vermek için değil. Burası Almanya, Hannover.
Gösteri hakkına oradaki polisin saygısı ve bizde son yıllarda her ama her gösteride “Sık lan sık” naraları, iki polis arasındaki farkın çok ötesinde, aslında rejim farkı. Bu naralar yetmiyor, buna şimdi “İç Güvenlik Tasarısı” ekleniyor. Rahatça “Sık lan sık” demek için.
Eskiden şendik şimdi bağımlı
AYAKTA tedavi gören 35 bin 569 kişi, 2007 yılında. Her yıl ürkütücü biçimde artıyor, 2013’te 246 bin 586’ya ulaşıyor. Aynı sürede yatarak tedavi görenlerin sayısı 2 bin 492 iken, 2013’te 11 bin 855’e yükseliyor. Alkol madde bağımlı sayısı altı yılda 38 bin 61’den 258 bin 441’e fırlıyor. Bunlar tedavi için başvuranlar. Gitmeyenler kim bilir ne kadar. Özellikle bonzai bağımlılığı hızla artıyor.
Bunlar CHP milletvekili Levent Gök’ün sorusuna, Sağlık Bakanı’nın verdiği resmi bilgi. Bağımlı sayısı artarken, Gök’ün sorusuna verilen yanıtlardan biri yine ürkütücü:
“Bağımlılık, ömür boyu sürebilen, tedavi ile maddenin kullanılmadığı süre hariç, sürekli olabilen hastalıktır”.
Bağımlı sayısı neden artıyor, onu da dün TÜİK araştırması veriyor. “Bir zamanlar mutluyduk, artık değiliz”. Mutlu olanların sayısı yıldan yıla azalırken, “gelecekten umut da azalıyor”. Tehlikeli gidişin farklı iki boyutu.
Paylaş