İlacın dozunu çok iyi ayarlıyor. Hastayı önce uykuya yatırıyor. Ardından zehiri uyuyan hastaya yavaş yavaş şırınga ediyor. Ölüm uykuda geliyor.
Bir şırınga, bir ölüm, bir şırınga, bir ölüm. Üç, beş, on, yirmi, elli, yüz!.. Hastanede iyileşmeyi bekleyen, tedavi gördüğünü sanan 159 hastadan, 125’i hayata aynı biçimde veda ediyor.
Onların doktoru!.. Hastalarını iyileştirmek yerine, doktor hanım aşırı dozda zehir vererek, onları kendi elleriyle birer birer ölüme gönderiyor.
Hastaların ortak bir özelliği var. Kanları yüksek ırkın kanına ters. Ya da, iyileşmeleri için çok uğraş vermek gerek. Kimi şizofren, kimi şeker hastası, kimi kan dolaşımı bozukluğu çekiyor. Yüksek ırka yakışmayan hastalıklarla uğraşmak, yüksek ırka ihanet demek!..
Bayan Doktor Rosemarie Albrecht de, yüksek ırk düşüncesinin tutkulu bir üyesi. Nazizme kanının son damlasına kadar inanan bir Hitler hayranı. Her alanda, Hitler’in düşünceleri uygulanmalı ve Alman ırkı dünyaya egemen olmalı!.. Tıp, yüksek ırk uygulamasının en geçerli dallarından biri. Doktor hanım tam yerinde ve görevinin başında!..
Bu fırsat kaçmaz!.. Führer’in gözüne girmenin tam zamanı!.. Çünkü, bugün Hitler’in doğum günü. 52 yaşına basan Hitler’e, bir armağan sunması gerek. Doktor hanıma bu küçük kentteki hastanenin başhekimliği az geliyor. Oysa, önünde müthiş bir gelecek uzanıyor. Tıp fakültesi dekanlığı, üniversite rektörlüğü ve hatta Alman ırkı için uzmanlaşmış bir bilim dalı başkanlığı.
Bugün tam sırası!.. Hitler’in doğum günü şerefine kadehler kalkarken, Führer’i memnun eden haber doktor hanımdan geliyor:
Alman ırkını temsil etmeyen bir hasta daha, bugün doktor hanımın verdiği zehirle, hak ettiği cezayı buluyor!.. Ölüyor!.. Hitler’i sevindirecek en güzel armağanlardan biri!..
Doktor Rosemarie Albrecht bugün 88 yaşında. Doktor Rosemarie Albrecht bugün mahkeme karşısında!..
Mesleğine ihanet, ettiği Hipokrat yeminini çiğnemek ve hastalarını öldürmekle suçlanıyor. İnsanlık suçu işlediği iddiasıyla yargılanıyor.
Rosemarie Alman bir tüccarla Japon bir annenin kızı olarak dünyaya geliyor. Tıp okuyor. 1941’de 25 yaşında genç bir doktor olarak mesleğe adım attığında hırslı ve inançlı. Ateşli bir Hitler yanlısı. İnançları doğrultusunda eylemlerine küçük bir Alman kasabasındaki hastanede başlıyor. Hasta ölümleri burada dikkat çekici biçimde fazla. Hastaneden sağ çıkan parmakla gösterilecek kadar az. Hasta bir Alman’ın hayatta işi ne!.. Bize sağlıklı Alman gerek!..
Ne var ki, arşiv!..
Rosemarie’nin kendi el yazısı, kendi imzası. Hastane dokümanlarından birer birer ortaya çıkıyor. İlk suçlama 1961 yılında. Yakınlarını hastanede kaybedenler, doktorun peşini bırakmıyor. Binbir uğraşla, arşive iniyorlar ve küflenmiş ölüm belgelerini buluyorlar. Buna rağmen, Rosemarie 1961’de paçayı kurtarıyor. Zamanaşımı deniyor ve dosya kapatılıyor.
Ama, aynı dosya şimdi yeniden açılıyor. Şimdi durumu çok kritik. Kendisi her ne kadar iddiaları yalanlasa da, arşiv pek yalan söylemiyor.
Çarpıcı bir hesaplaşma!.. Bir ülkenin, hiç korkmadan, kendi geçmişiyle bir kez daha hesaplaşması. Nazizim ve savaş üzerine binlerce öykü, roman ve filmle, Alman halkı kendi geçmişiyle dünyanın gözü önünde, altmış yıldır hesaplaşıyor. Bugün tek bir olay üzerinde, bir kez daha.
Alınacak ders burada!.. Kendi geçmişiyle, korkmadan hesaplaşmak!..