OYNANAN dizilere bakmıyorum. Diziler doğru olabilir, ama dizilerin içeriğinde, oluşmasında yanlış var. O zaman o dizilerin sonuçları yanlış.
Onun için ben o dizilere itibar etmiyorum. Bakmadığım diziler, TV değil, TÜİK dizileri. Türkiye İstatistik Kurumu’nun fiyat artışlarını gösteren diziler. Dizinin yeniden ve o biçimde oluşması, gerçek fiyat artışlarını yansıtmıyor. TÜİK dizilerine onun için bakmıyorum.
Ben piyasaya bakıyorum. Son bir yıl içinde, 1 Mayıs 2007-1 Mayıs 2008 arasında piyasadaki fiyat artışlarına bakıyorum. Özellikle, gıda fiyatları artışlarına. Müthiş.
GIDA ÖRNEKLERİ
Ankara Ticaret Odası (ATO) verilerine göre, son bir yılda, yüzde olarak:
Kırmızı mercimek 261, limon 180, pirinç 141, makarna 135, ayçiçek yağı 130, domates 115, bulgur 113, kuru fasulye 97, margarin 95, tuz, 95, yaş meyve sebze ortalama 97, beyaz peynir 70, zeytin 55, patates 50, koyun eti 50, soğan 44, sabun 39, yoğurt 25, çay 11, süt yüzde 19 artış gösteriyor.
Gıda ürünleri dışında, ilaç 80, gübre 76, hastane yatak ücreti 70, taksi ücreti yüzde 16 artıyor. Buna halkın enflasyonu deniyor.
Gıda fiyatlarındaki artış sadece Türkiye için değil, dünya için de geçerli.
ENERJİ FELAKETİ
Buna enerji fiyatlarını eklemek gerek. Felaketin asıl ayağı enerji fiyatlarındaki artış.
Son bir yılda ham petrolde yüzde 90, brent petrolde yüzde 89.5, kömürde yüzde 18’lik fiyat artışı var. Enerji fiyat artışı ekonominin bütününde fiyat artışlarını tetikliyor. Çünkü, enerji üretimin temel girdisi.
Yani, gıda dışında başka sektörlere bakıldığında, durum iç açıcı değil.
ÖTEKİ VERİLER
Halkın enflasyonu beraberinde halkın sıkıntısını getiriyor.
Yine ATO verilerine göre, örneğin, kredi kartı borcunu ödeyememiş kişi sayısı 2008’in ilk üç ayında, 2006 yılında borcunu ödeyemeyenleri geride bırakıyor. 2006’da kredi kartı ödeyemeyenlerin sayısı, bir bütün yıl 159 bin 651 kişi, bu yılın ilk üç ayında 172 bin 822 kişi.
Karşılıksız çekler ile protesto edilen senetlerdeki artış, iyimser olmaya yine olanak tanımıyor. İcra iflaslar artıyor, kapanan şirket sayısı artıyor.
Bu durumda göz boyamak artık gereksiz. Siyasal olarak istendiği kadar boyansın, hayatın gerçeği yukardaki rakamlar.
Ama, eklemek gerek. Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil, dünyadaki krizin bize yansıması. Yine de, pembe gözlüklerde ısrar etmenin yanlışlığı.
Türkiye’nin dev sorunları var. Güneydoğu, laikliğin uğradığı tehdit, türbanla gelen bölünme, şiddet gibi. Ya da AKP kapatma davası. Biz daha çok bunları tartışıyoruz. Tamam, bunları tartışmak kaçınılmaz.
Ancak, yaklaşan dev dalgayı, ekonomik krizi, görmezden geliyoruz. Oysa, o dev dalga hepimizin hayatını etkileyecek. Onu es geçiyoruz.
ÜCRETLER
Kaldı ki, fiyatlar bu kadar artıyor, buna karşılık kamu ve özel kesimde ücret artışları, TÜİK verilerinin bile gerisinde.
O ünlü deyimle, çalışanlar enflasyon karşısında eziliyor.
Şöyle bir çarşıya, pazara çıkmak yetiyor. Dev dalga kendini hemen gösteriyor.
Ekonomi acil gündemin ilk sırasına oturuyor. AKP o sırayı ısrarla görmezden gelmekle meşgul. AKP dev dalganın sırasını değiştiriyor. Sıra değişince, maliyet daha yükseliyor.