‘ASLINDA bunları döve döve adam etmek lazım!.. Döve döve adam edeceksin ki, iş yapmayı öğrensinler!..’
Çok kişi orada. En başta Başbakan Erdoğan. Dört-beş bakan. Vali. Belediye Başkanı. İşadamları.
Yer Antalya. Konu genel anlamda turizm. Birkaç hafta önce, turizm toplantısı demek de, mümkün.
Toplantıda ağzını açan, bürokrasiye bindiriyor. Bürokrasinin işi sürüncemede bırakması, direnmesi, bin türlü bahane bulması ve benzeri eleştiriler. AKP bürokrasiden hep şikayetçi ya!.. Yunan tragedyalarındaki gibi, bütün fenalıkların anası, huzurlarınızda bürokrasi!..
Ah, bir de bürokrasi olmasa, AKP ülkeyi baştanbaşa donatmaya hazır!.. Ama, yok mu şu bürokrasi!..
ERDOĞAN HIZLI
Antalya’daki toplantıda bürokrasiye yönelik eleştiriler birbiri ardına sular seller gibi dökülürken, Başbakan hızını alamıyor:
‘Bunları döve döve adam etmek lazım!.. Döve döve adam edeceksin ki, iş yapmayı öğrensinler!..’
Türkçede alışılmış bir deyim!.. Ruhumuzu ve aklımızı yansıtıyor. Sorun da, zaten orada. İşlerin yolunda gitmesini sağlamak açısından, bir sistem kurmak yerine, döve döve adam ederek ülke yönetmek!..
Bizim toplumda belki büyük çoğunluk bu yönteme yabancı değil, hatta kabul bile görüyor, ama sen gel bunu anlatabilirsen, elin oğluna anlat!..
DAYAK VE KADIN
Avrupa’da, Türkiye denildi mi, elin oğlunun aklına ezberlemiş gibi, aynı kapıya çıkan birkaç denklem takılıyor:
Türban-eve kapanmak-çok çocuk doğurmak-kocadan ya da kardeşten dayak yemek.
Bunun bir adım ötesi, öldürülmek!..
Bu denklem kadın bağlantılı. Avrupalı önce kadın ve dayak denkleminden yola çıkıyor. Kadın denildi mi dayak, dayak denildi mi kadın!.. Akıllarına ilk gelen ne yazık ki, bu.
İkinci denklemin özü yine aynı, meydana geliş biçimi farklı:
Gösteri-polis-dayak!..
Üçüncü denklem, ilk ikisinden pek farklı değil:
Okul-öğretmen-dayak!..
Evde dayak, sokakta dayak, okulda dayak. Ortalama Türk insanı için, hayatın vazgeçilmez parçası dayak dizisine Antalya’da bir ek yapılıyor:
İş-memur-dayak!..
Hepsinin ana fikri aynı: Şiddet!..
Avrupalı ya da AB’li buna fena halde takmış bulunuyor.
AKP iktidarı da, aklını AB’ye takmış bulunuyor. Aslında, çok doğru bir iş yapıyor, ancak AB ve dayak bir arada gitmiyor!..
Kağıt üstündeki demokratikleşme paketleri dışında, zihniyet değişimi nerede?..
Beş defa döndü, bu altıncı
Çevre Bakanlığı yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Urfa’da her yıl mikrop kapmaktan dolayı on bin kişi hayatını kaybediyor.
3 bin 225 belediyeden 3 bini atık (çöp) sorununu çözmüş değil.
81 il içinde, birkaç istisna dışında, hava kirliliğinden dolayı, insanlar zehir soluyor.
Karadeniz’de çöplerin tamamı denize dökülüyor.
Çevre Bakanlığı, yasal açıdan bunca çevre suçunda sadece tesbit yapabiliyor, ceza verme yetkisi yok!..
Bu ve benzeri çevre sorunlarını çözmek, aynı zamanda AB’ye uyum sağlamak açısından, şu anda TBMM Genel Kurulu’na inmiş olan Çevre Yasası, son yirmi yılda Meclis’e beş defa geliyor, beş defa dönüyor!.. Bu altıncısı!..
Neden?.. Çevre sağlığı ve düzenlemesi yatırım gerektiriyor, yani para!.. Onun için de, yasayı engelleyen engelleyene!..