Çıkmaz sokaklardan bale sahnesine

Diyarbakır’da 10 kız çocuğunun bale eğitimi gördüğü sınıfa giriyorum. Karı-koca Rus öğretmenleri onlara bale öğretiyor: ‘Birinci poz çene, stomak içeri, bacaklar aç, omuzlar indir.

İkinci poz baş sağ, başka yön yok. Olmadı, stomak içeri, çene bak.’ Rus karı-koca, sanki içeri hiç kimse girmemiş gibi davranıyor. Eğitim bütün ciddiyetiyle devam ediyor. Onlardan izin alıyorum. Çocuklarla konuşmak için. İzin veriyorlar.

SEMRA 11 yaşında. ‘Buz satıyorum. Babam çalışmıyor. Annem ev hanımı.’ Gülşah 10 yaşında. ‘Babam evi terk etti. Küçük kardeşim var. Annem ev hanımı. Selpak satıyorum.’

Büşra 11 yaşında. ‘Babam çalışmıyor. Sakız satıyorum.’

Yazar 12 yaşında. ‘Babam çalışmıyor. Annem ev hanımı. Selpak satıyorum.’

Derya 11 yaşında. ‘Babamın işi yok. Annem ev hanımı. Sakız satıyorum. Selpak satıyorum.’

Buz, selpak, sakızdan elde ettikleri günlük kazanç 250-500 bin lira arasında değişiyor. Böyle 30 tane kız çocuğu. Diyarbakır’da şimdi bale öğreniyorlar!..

*

EMEKLİ öğretmen Zeliha Yılmaz, kırmızı ışıkta duruyor. Arabası ile yeşil ışığı beklerken camı bir kız çocuğu tıklatıyor: ‘Selpak ister misiniz?..

Yeşil gözlü, esmer kız çocuğu boynu bükük, hüzünlü. Gözlerine bakınca yüreğini okumak mümkün:

Selpak ister misiniz?..

Zeliha Yılmaz, 12 yaşındaki bu çocuğu, Yazar’ı arabasına alıyor. Ama aynı anda kafasında bir şimşek çakıyor. Neden Yazar ve benzeri, sokakta sakız, selpak ya da başka bir şey satan bu kız çocuklarına bale eğitimi vermesin?.. Bale ve sokaktaki kız çocukları!.. Üstelik, Diyarbakır’da!.. Hayallerimizi zorlamanın zamanı!..

Öğretmen Yılmaz, emekli olduktan sonra Bodrum’a gidiyor. Yıl 1999. Kızı o sırada 7 yaşında.

Bir de, komşunun kızı var, o da aynı yaşta. Ama iki çocuk arasında bir fark var. Komşu kızı duyarlı, atılgan, meraklı, kendine güvenli. Öğretmenin kızı durgun, çekingen, kendine güveni pek yok.

Öğretmen komşuya soruyor, ‘Siz kızınızı nasıl yetiştirdiniz?..

Gelen yanıt: ‘Bale dersiyle..

Zeliha Yılmaz doğma büyüme Diyarbakırlı. Dönüyor ve hemen kız çocuklarına bir bale okulu açmak için kolları sıvıyor. Devlet Opera ve Balesi ile görüşmeler yapıyor. Bale okuluna ilk giren öğrenciler Diyarbakır’da belli bir gelir düzeyini sağlamış ailelerin çocukları. Daha ilk adımda devletten çok büyük destek alıyor. Çocuklara bale öyle gelişiyor ki, Mardin’de ikinci bir okul açılıyor.

150 öğrenci ile...

*

ÜÇ gün önce Diyarbakır’da 10 kız çocuğunun bale eğitimi gördüğü sınıfa giriyorum. Karı-koca Rus öğretmenleri onlara bale öğretiyor:

Birinci poz çene, stomak içeri, bacaklar aç, omuzlar indir. İkinci poz baş sağ, başka yön yok. Olmadı, stomak içeri, çene bak.

Rus karı-koca sanki içeri hiç kimse girmemiş gibi davranıyor. Eğitim bütün ciddiyetiyle devam ediyor. Onlardan izin alıyorum. Çocuklarla konuşmak için. İzin veriyorlar. Çocuklara soru sorarken yine uyarılar, ‘Bacaklar aç, omuzlar indir, ama dik.

Derya, Semra, Büşra, Gülşah, Yazar yani hepsi ne yaptıkları sorusuna hemen hemen aynı kelimelerle karşılık veriyor:

Bale hareketi, kurbağa şekli oynuyoruz, hocamız bir şeyler öğretiyor, polifilek hoşumuza gidiyor.

Kız çocukların hepsi sabah okula gidiyor. Okuldan çıkıyor, bale kursuna geliyor. Baleden çıkıyor sokaklara selpak, sakız ya da buz ve benzeri bir şey satmaya gidiyor. Diyarbakır’da gelir düzeyi en düşük grubun çocukları.

Toplam 30 çocuk. Bale eğitimi 4 yıl sürüyor. Dershanede bu çocukların masfrafını İstanbullu ünlü bir aile üstleniyor. Hepimizin bildiği ünlü bir büyük sermaye üyesi, varlıklı bir kadın.

Eğitimlerine ise, Devlet Opera ve Balesi büyük destek veriyor. Ankara’da çocuk balesi bölüm başkanı Ömür Uyanık haftada bir gün Diyarbakır’a geliyor ve eğitimlerine katkıda bulunuyor. Ayrıca, haftada en az bir kez telefon ederek, çocukların durumunu izliyor.

*

BALE okulu 1999’da ilk açıldığında ünlü balet Tan Sağtürk, Diyarbakır’a gelerek, balenin önemini vurguluyor ve destek sağlıyor.

Okul ilk açıldığında baleye gelen ilk çocuklardan farklı olarak, önceki gün gördüğümüz kızlar daha on günlük bale öğrencisi. Okulun açılışı zaman zaman çeşitli gazetelerde haber oluyor. Ama, sokaktaki kız çocuklarının baleye başlamaları işte 10 günlük bir olay.

Zeliha Yılmaz anlatıyor:

Bu çocuklara el atmazsak, dağa çıkıyorlar ya da kapkaççı oluyorlar. Şimdi hiç olmazsa, buraya gelenler kendilerine güvenli hale geliyor ve ileride bir meslek sahibi olacaklarına inançları artıyor. Ailelerin rızasını aldık ama onlar çocuklarının ne yaptığını henüz bilmiyor. Çocuklarını sahnede görünce anlayacaklar.

*

OKUL, bu yılın sonuna doğru ilk opera derslerine başlıyor.

Diyarbakır’da 20 bin sokak çocuğu var. 2 bini madde bağımlısı. 200’ü kapkaççı. 4 bini sabıkalı...

Baleye gidenler en azından şimdilik şanslarını zorluyor. Onlarla konuşurken gözlerim buğulanıyor. Haydi çocuklar, değiştirin şu kaderinizi!..
Yazarın Tüm Yazıları