Paylaş
Bochum’da düzenlenen “Göçün 50. Yılında Emeğin Şenliği” toplantısında birlikte büyüyenler, salonu dolduranlara bakıldığında CHP, Almanya’daki Türk işçiler, DİSK yönetiminde Türkiye’deki işçiler ve sürpriz destekle öne çıkan Alman Sendikalar Birliği (DGB).
Almanya’nın en büyük sendikası DGB temsilcisi toplantıda söz alıyor, AB’nin Türkiye politikasını bizim gibi eleştiriyor, karşısında oturan Kılıçdaroğlu’na “Gandi Kemal” diye sesleniyor, “DGB sizin yanınızdadır” dediğinde, salondaki üç bini aşkın kişi hep birlikte ayağa kalkıyor.
Türkçe ve Kürtçe türkülerle heyecana gelen insanlar sarmaş dolaş. Dertler sona ermiş, ülkeye demokrasi yeniden gelmiş gibi.
DAHA İNSAFLI
O coşkuyla kürsüye gelen Kılıçdaroğlu “kardeşlerim, yoldaşlarım” diye başladığı konuşmasında, AKP’yi kastederek, “ben gövdesini sarsıyorum, dallarını sarsmak size ait” diyor.
CHP lideri basın özgürlüğü açısından AKP iktidarı ile 12 Eylül’ü karşılaştırıyor. Karşılaştırmada askeri diktatörlük AKP iktidarına göre daha insaflı çıkıyor.
Baskıların her türlü sınırı aştığı bir dönemde, benim asıl dikkatimi çeken Kılıçdaroğlu’nun aktardığı AB yönetimi ile görüşmeleri. O görüşmeler geçen hafta son
gözaltı dalgasından önce. CHP lideri AB yönetimine kritik bir soru soruyor:
“Siz AKP iktidarını bu kadar desteklediniz, anayasa değişikliklerini demokratik buldunuz. Şimdi olanları görüyorsunuz, anayasa değişikliği madem o kadar demokratik, siz kendi anayasanızda, kendi yargı sisteminizde benzer değişikliklere gider misiniz?”
AB yönetimi bir an irkiliyor.
SESSİZLİK
Sonra yanıt geliyor. Sessizlik. AB’de hiç kimseden çıt çıkmıyor. Kimse, biz de yapardık, diyemiyor.
AB’nin sessizliği son gözaltı dalgasıyla bozuluyor. Sekiz yıllık AKP iktidarının güvenirliği yurt dışında ilk kez bu ölçüde sarsılıyor.
Yurt içindeki sessizlik de, bozuluyor. Baksanıza çevrenize, haberlere, insanların davranışına, köşe kapmaca oynayanlara , aklı başında lehte ve aleyhteki kalemlere.
Bir ucu Cumhurbaşkanına kadar uzanan kaygı çemberi sekiz yılın sonunda tavana vuruyor.
Başkonsolos fiyaskosu
Adı galiba Fuat, soyadını bilmiyorum, Türkiye’nin Düsseldorf Başkonsolosu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Düsseldorf’a iniyor, pek değerli Başkonsolos Bey, CHP Genel Başkanını karşılamak nezaketini göstermiyor. Siyasal
düşüncesine katılır ya da katılmaz, oradaki devlet görevlisi olarak, muhalefet liderini karşılamak başkonsolosun görevi.
Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet CHP’lileri arayıp özür diliyor ama, nezaket bir kere yerle bir.
Bırakın Başbakanı, herhangi bir bakan Düsseldorf’a gittiğinde, Başkonsolos Bey sıkı mı, onları karşılamasın. En önde, koşa koşa gider. Yoksa, üç gün içinde soluğu merkeze çekilmekte alır.
Genel başkan olmak zor
Kemal Kılıçdaroğlu ile Düsseldorf’ta akşam yemeği.
Çevresinde sekiz, on gazeteci. Yan masalarda CHP’liler ve Almanya’daki iş adamları ile Türk ve Alman sendikacılar.
Aynı masadayız, olağan olarak her gazeteci Kılıçdaroğlu’na soru yöneltiyor. O kadar gürültü var ki, bazen soruyu ve yanıtı biraz ötede oturan gazeteci arkadaş duymuyor. Aynı soru yeniden soruluyor.
Derken çevre masalardan herkes tek tek gelip Kılıçdaroğlu’nun elini sıkıyor, mutlaka bir görüşünü ya da bir derdini anlatıyor.
Kılıçdaroğlu herkesle ayrı ayrı ilgileniyor, onunla konuşmak isteyenlerin ardı arkası kesilmiyor. Yemeği yarıda kalıyor, gece yarısına doğru lokantadan ayrılırken, sorular ve dertler hala devam ediyor.
Bir ıslık da siz gönderin
CHP’nin Bochum’da düzenlediği Göçün 50. Yılında Emeğin Şenliği toplantısında söz alanlardan biri de, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi.
Çelebi, emekçi liderine yakışan, harika bir konuşma yapıyor. İşsizlik, yoksulluk, iş kazaları, demokrasi dışı baskılar, ilkokullarda kız-erkek ayrımcılığı, içki yasakları, işçilerin uğradığı kısıtlamalar gibi son ayların skandallarını sıralıyor. Salon büyük alkışlarla hop oturuyor, hop kalkıyor.
Çelebi, Başbakanı protesto eden ıslıkları hatırlatarak, “bir ıslık da, buradan siz gönderin” dediğinde, salondan yükselen ıslıklar dinmek bilmiyor.
Paylaş