Paylaş
“Bunların babaları Pazar günü olduğu için kahveye gitmişti. Kahve çöktü...” kadın cümlesini tamamlayamıyor, anne ve çocuklar hep birlikte ağıt yakıyor. Anne devam ediyor:
“Bütün gece soğukta dışarıdaydık, buraya biraz önce geldik.”
Erciş’te Kızılay’ın kurduğu çadırların önünde ağıtlar dinmek bilmiyor. Annelerden biri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünü kesiyor:
“Bir çocuğumda yurdun altında kaldı sen takipçisi ol.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dün depremin yaşandığı Van ve Erciş’e özel uçakla gidiyor. Aynı uçağa ben de biniyorum. Van ve Erciş’te iki adımda bir insanlar Kılıçdaroğlu’nun yolunu kesiyor, çelişkili ifadeler arasında, bir yerden iktidara “Allah var yardım için koştular” derken, öte yandan şikayetlerini aktarıyor. Uçak Van’a yaklaşırken aşağıya bakıyorum pırıl pırıl bir güneş, Van Gölü yemyeşil, topraktan yeşil fışkırıyor. Yukarıdan bakıldığında burada deprem olduğuna bin şahit ister. Van’dan polis helikopteri ile Erciş’e uçuyoruz, çünkü yol zaman zaman göçmüş, ayrıca trafik çok yoğun.
ÇOK KATLI BİNALAR
Erciş’e giriyoruz siren sesleri, cankurtaran arabaları, cenaze arabaları arka arkaya sokaklar hınca hınç insan dolu. Trafiği ve düzeni asker sağlamaya çalışıyor.
Kılıçdaroğlu önce Jandarma Komutanlığına gidiyor. Orada İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin var. Bakan Kılıçdaroğlu’na bilgi veriyor:
“Sıkıntı çok katlı binalarda, 6-7-8 katlı binalar yapılmış. Mesela eki Belediye Başkanının 6 katlı oteli var, o da yıkılmış. Erciş’te 84 köyümüz var, en çok 100 evde hasar var. Enteresan olan, kerpiçten evler ayakta.”
Gerçekten Erciş’in içinde yürürken aynı gözlemi hepimiz yapıyoruz. Erciş’te de 1 ve 2 katlı evlere sanki deprem uğramamış, o evler inanılacak gibi değil ama kerpiçten bile olsa...
Neden bu kadar yüksek binalar var? Onu da Kılıçdaroğlu’nun hükümet konağında kaymakamı ziyaret ederken sohbet ettiğimiz Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz açıklıyor:
“Erciş’in ana caddesinde ev fiyatları neredeyse Ankara Kızılay’daki fiyatlara yaklaşıyor. Onun içinde son zamanlarda burada hep çok katlı binalar yapılmış.”
Bakan tam bu sözleri söylüyor, sallanmaya başlıyoruz, işte bir artçı deprem daha. İşte karşımda yıkılan 7 katlı binalardan biri, binanın içinde 17 aile oturuyor, altında fırın var. Şimdi ne fırın var ne ev... 17 aileden sadece 4’ü kurtuluyor.
İçişleri Bakanı Şahin, ilginç bir bilgi veriyor:
“Bazı kamu kuruluşlarına ait yıkılan binalar devletin malı değil, onları devlet yapmamış, onlar kira ile tutulmuş.”
Belli ki yapılaşmada denetim bütün eksikliğiyle sırıtıyor. Türkiye’nin her yerinde ki o temel problem Erciş-Van depreminde insanları fena halde vuruyor.
SU-ELEKTRİK
Çeşitli yerlerde elektrik direkleri yıkılıyor, haberleşme ve ulaşımda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Dün bakıyorum pek çok yerde su ve elektrik yok, ikisi de kesik kesik veriliyor. Örneğin, dün Kılıçdaroğlu’yla hükümet konağına gittiğimizde, elektrik var, su akmıyor.
Ya hastaneler, gözümün önünden ceset torbaları geçiyor. Torbaları daha fazla izleyemiyorum. Yaralıların ise,
bin bir güçlük içinde tedavisi için uğraşılıyor.
Hastanenin önünde Bakan Şahin ile Kılıçdaroğlu görüşürken perişan vaziyette bir adam geliyor:
“Bizim hâlâ çadırımız yoktur bey”
Bakan müdahale ediyor:
“Mahalle muhtarına gidin, o size hemen çadır verecek.”
Ölü ve yaralı sayısı her an değişiyor herkes iyi niyetle çırpınıyor. Ama ortada bir eksiklik var, koordinasyon eksik. Onun için yardımlar, gerekli yerlere zamanında ulaşamıyor.
Van dönüşü Kılıçdaroğlu’na soruyorum, o da “koordinasyondaki sorunu” vurguluyor.
Kaçan mahkûm sayısı sekiz
DEPREMDEN sonra yayınlanan haberlerde Van’daki cezaevi duvarlarının yıkıldığı, 200 mahkûmun kaçtığı, 50’sinin yayınlanan haberlerde döndüğü bilgisi yer alıyor.
Dün Erciş’te İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e bunu soruyorum. Şahin:
“Bu haberlerin hiç biri doğru değil, cezaevinden 8 mahkûm kaçmış, 3’ü geri dönmüş, onlar da adi mahkûm.”
5.7 artçı olunca yönetim jandarma’ya taşındı
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan deprem gecesi Erciş’te hükümet konağında toplantı yapıyor. Orası tam ana baba günü. Yetkililer, depreme uğrayan vatandaşlar, dertlerini anlatmak isteyenler hep orada.
O sırada artçı depremler başlıyor. Hükümet konağı bir gidiyor, bir geliyor. Önce kimse istifini bozmuyor, ani bir kararla herkes ayağa kalkıyor, Başbakan’a “hadi buradan çıkalım” diyorlar. Bunun üzerine depremi yönetmek için Erdoğan ve diğer yetkililer Jandarma Komutanlığına taşınıyor.
Ana depremden sonra yaklaşık 200 artçı deprem kaydediliyor. Bunların en büyüğü 5.7 yüksekliğindeki deprem, galiba hükümet konağındaki deprem sırasında 5.7 yaşanıyor.
Koordinasyonun başında Ağrı Valisi var
SADECE çevre illerden değil, Türkiye’nin dört bir tarafından Van ve Erciş’e yardım yağıyor. Sadece yardım ekipleri değil, buradaki insanlara yardım etmek isteyen pek çok vatandaş, iş sahibi insanlar, bazı milletvekilleri de yardım için burada.
Yardım malzemesinde sıkıntı yok, malzemenin dağıtımında aksaklıklar var, sıkıntı yardımın koordinasyonundaki eksiklikte.
Bir yere hiç yardım gitmezken, başka bir yere üst üste yardım akıyor. Bu sorunu gidermek üzere hükümet Ağrı Valisi Ali Yerlikaya’yı koordinasyonu yürütmekle görevlendiriyor.
Van valisi deprem bölgesinde olduğu için işin başına Ağrı Valisi getiriliyor.
Bir ara kendisiyle konuşuyorum, telaşsız, gayet soğuk kanlı, “arkadaşlarımız iyi çalışıyor, problemleri birer birer aşıyoruz, herkes iyi niyetli.”
Enkazda 3 canlı gözümün önünde hayata dönüş
ŞU anda bir kurtarma faaliyetini izliyorum 6 katlı bir bina çökmüş, içinde 20 aile oturuyor. Apartmanın altında internet cafe ve ayakkabı dükkanı var.
Deprem sırasında apartmanda ve dükkanlarda kaç kişinin olduğu tam bilinmiyor. Ama şu anda enkazın altından insan sesleri geliyor. Kurtarma ekibine soruyorum, “aşağıda 3 kişi var ve canlı, onları kurtarmaya çalışıyoruz.”
Sanki ameliyat yapar gibi, o kadar büyük hassasiyetle çalışıyorlar, içeriden önce 4-5 tane tencere çıkarıyorlar, sonra başka mutfak eşyaları. Bazılarının ağzı bantla kapalı, enkazın hemen yanında büyük bir iş makinesi bekliyor. İş makinesi çalışmıyor, kurtarma ekibi ameliyatını sürdürüyor.
İşte... Büyük bir zafer çığlığı herkes olduğu yerde donup kalıyor. İşte, yaşayan bir insana ulaşılıyor. Şimdi mesele onu oradan sağlıklı bir biçimde çıkarmak.
Kurtarma ekibi 24 saattir aynı işi defalarca başarıyor.
Paylaş